Sitemize destek vermek için aşağıdaki kodları sitenizin ana sayfasında uygun bir yere yapıştırabilirsiniz.

20 Ekim 2007 Cumartesi

Fosil Yakıtlar ve Enerji Problemi.

Enerji problemi, eğer küresel ısınmanın önünü almak istiyorsak dünyanın enerji ihtiyacını nasıl karşılayacağımızla ilgilidir. Bu konudaki güçlük, şu anda medeniyetimizin enerji talebinin, elektrik, ısınma ya da ulaştırma amaçlı olsun, neredeyse tamamen fosil yakıtlarla (yani kömür, petrol ve doğal gaz) sağlanmakta olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun istisnaları olarak hidroelektrik ve nükleer santraller gösterilebilir.

Burada iki hususa dikkat etmeliyiz: Küresel ısınma problemi açısından en önemli olan unsur bir enerji kaynağının atmosfere sera gazları salıp salmamasıdır ki fosil yakıtlar doğalgaz da dahil olmak üzere) yakıldığında karbondioksit açığa çıkarırken, nükleer enerji her ne kadar başka sakıncaları olsa da sera gazları açısından zararsızdır. İkinci ve küresel ısınma bakımından önemi nispeten daha az olan husus ise bir enerji kaynağının yenilenebilir olup olmamasıdır ki ne fosil yakıtlar ne de nükleer enerji yenilenebilirken hidroelektrik enerji kullanıldıkça tükenmediğinden dolayı yenilenebilir bir enerji türüdür.

Bazen dile getirildiğinin aksine enerji probleminin fosil yakıtların yakın gelecekte tükeneceği iddiasıyla bir ilgisi yoktur, ve zaten bu iddia doğru değildir. Uzman bilimadamları, özellikle okyanus altındaki kömür rezervlerinin devreye sokulmasıyla en karamsar tahminlerle bile dünyanın enerji talebini binlerce yıl gidermeye yetecek kadar fosil yakıt kaynağı bulunduğunu belirtmektedir. Az önce de belirttiğimiz gibi enerji problemi ancak küresel ısınmanın önünü almayı kendimize şart koştuğumuzda, yani fosil yakıtları kullanmayı gönüllü olarak bıraktığımızda karşımıza çıkacak bir zorluktur. Kısaca, önümüzdeki onyıllar içinde insanlık, teknolojik olarak çok güç olmasına rağmen tüm dünyanın halihazırdaki enerji kullanma sistemini baştan aşağı değiştirmek veya dünya yüzünün geri dönülmez bir biçimde değişmesine izin vermek seçenekleri arasında karar vermek durumundadır.

Elbette atmosferde insanlık daha evrimleşmeden önce bile sera gazları vardı ve bunlar milyonlarca yıllık bir süreç içinde doğada belli konsantrasyonlarda dengelenmişti. Atmosferdeki karbondioksit miktarı bu doğal denge içinde aşağı yukarı 50 yıllık bir sürede okyanuslar tarafından emilerek sabit bir konsantrasyonda tutulmaktadır. Bu da bizim enerji krizi ile başetmek için elimizde olan süreyi belirlemektedir. Şu anda zaten normalin çok üstünde bir seviyeye gelmiş olan karbondioksit düzeyi, biz bugün karbon emisyonu olan tüm yakıtları kullanmayı bıraksak bile ancak 50 yıllık bir zaman diliminde normale dönebilecektir. Küresel ısınmanın etkilerinin daha günümüzde bile ne boyutlara gelmiş olduğu düşünülürse anlaşılacaktır ki eğer 21. yüzyıl içinde tüm dünya medeniyetleri olarak kullandığımız enerji kaynaklarını değiştiremezsek zaten kurtarılacak bir ekosistem kalmayacaktır geriye.