Sitemize destek vermek için aşağıdaki kodları sitenizin ana sayfasında uygun bir yere yapıştırabilirsiniz.

30 Ekim 2007 Salı

Yarışmaya Devam..

Merhaba. seo yarışması devam ediyor bugün yaptığım google aramalarında küresel ısınma kelimesinde baya bi sayfa atlamışım fakat yarışmamızın asıl kelimesi olan www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması kelimesinde hala aynı yerde devam etmekteyim geçtiğimiz günler içerisinde fazla ilgilenemedim hatta yarışmayı bırakma kararı bile almıştım fakat bu yarışı kazanamasam bile sonuna kadar sürdürmeye karar verdim. Bu arada pagerank güncellemeleri yapıldı bana yine hiç düştü :D sanırım backlink alma konusunda pek başarılı değilim ama önemli değil halen ikinci sayfa da seyretmekteyim bugün biraz çalışırsam ilk sayfaya yükselme şansım olabilir :) e o zaman uzatmanın bi anlamı yok hayde rastgele...

Küresel ısınmaya askeri hazırlık

Genelkurmay Stratejik Araştırmalar ve Etüdler Merkezi'nde hazırlanan bir raporda Türkiye'nin yaşam alanlarını ve vatandaşlarını korumak için savaşmaya mecbur kalabileceği belirtilerek, ''Türk Silahlı Kuvvetleri'nin iç ve dış güvenlik ile afet, göç harekatına karşı yeteneklerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalara hız verilmesi gerektiği mütalaa edilmektedir'' denildi.

Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Stratejik Araştırmalar ve Etüdler Merkezi (SAREM) Başkanlığı Ortadoğu Uzmanı Tank Yarbay Süleyman Özmen, küresel ısınmanın ülke güvenliğine etkilerine ilişkin yazısında, ''ulusal güvenlik stratejisinin'' küresel iklim değişikliğinden kaynaklanan tehditlere karşı önleyici tedbirleri alacak şekilde yeniden gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi gerektiğini belirtti.

Yarbay Özmen, Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde yayınlanan ''Küresel Isınmanın Türkiye'nin Güvenlik Politikalarına Etkileri'' başlıklı yazısında, Türkiye'nin, farklı bölgelerinde farklı iklim türleri görülen karmaşık iklim yapısı içerisinde, küresel ısınmaya bağlı olarak görülebilecek iklim değişikliklerinden en çok etkilenecek ülkelerden biri olduğunu belirtti.

İklim değişikliğinin getireceği sıcaklık değerlerindeki artışın en çok İç Anadolu, Ege, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz gibi kurak ve yarı kurak bölgeler ile yeterli suya sahip olmayan yarı nemli bölgeleri etkilemesinin beklendiğine dikkati çeken Yarbay Özmen, yağış miktarındaki genel düşüşün tarımsal üretimi olumsuz etkilediğini vurguladı. Kuraklığa neden olan sıcaklık artışı ve yağış miktarındaki azalmalar devam ettiği takdirde, yer altı ve yer üstü su rezervlerinin azalacağını ifade eden Özmen, gelecek yıllarda kentlerdeki su kaynaklarının durumu, içme suyu ve tarımsal üretim bakımından ciddi sıkıntılarla karşılaşılabilineceğini belirtti.

Tarımsal alanların korunmasının bir çok ülkede ''ulusal güvenlik kaygılarından birisi'' olarak kabul edildiğine işaret eden Yarbay Özmen, şunları kaydetti:

''Küresel ısınma ile birlikte yaşanacak olan kuraklık neticesinde, ülkemizin özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanabilecek olan çölleşme bu bölgelerdeki yaşam alanları ile tarım alanlarının yok olmasına neden olacak ve bu durum da Türkiye'nin tarımsal üretimini olumsuz etkileyecektir. Tarımsal üretimin olumsuz etkilenmesi ise ülkemizin gıda arz güvenliğini tehdit ederek, tarım sektöründe dışa bağımlılığımızı artıracaktır.''

Yarbay Özmen, gerek Türkiye'de gerekse komşu ülkelerde yaşanacak kuraklık ve çölleşmenin, küresel ısınmadan daha az etkilenecek bölgelere doğru yoğun bir göç hareketine dene olabileceğine dikkati çekerek, bu durumun Türkiye'nin ulusal güvenliği bakımından tehlikeler doğurabileceğini bildirdi.


DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU'NUN STRATEJİK ÖNEMİ ARTACAK
Yarbay Özmen, Türkiye'nin sınır aşan sular konusunda diğer ülkelerle olan sorunlarını halen tam anlamıyla çözüme ulaştıramadığını belirterek, ileride doğacak bu sulardan yüksek oranda yararlanma ihtiyacının diğer ülkelere verilen taahhütlerin yerine getirilmesinde zorluklara neden olabileceğini vurguladı. ''Fırat ve Dicle nehirlerinin zengin su potansiyelleriyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin stratejik önemini artıracağına'' işaret eden Yarbay Özmen, ''Bu iki nedenden dolayı bu bölgelerimize yönelik dış tehditlerin oluşması gündeme gelebilecektir'' dedi.

Yağışların azalmasının enerji ihtiyacının yoğun olarak karşılandığı hidroelektrik potansiyeli de olumsuz etkileyeceğini ifade eden Özmen, bunun yaşamsal ihtiyaçların yanı sıra endüstriyel üretimde de kesintilere yol açacağını, ülkenin ekonomik gelişme ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine zarar vereceğini kaydetti. Yarbay Özmen, enerji üretiminde yaşanacak sıkıntının, ülkenin dışa bağımlılık oranını daha da artıracağını, ülkenin dış politikasının stratejik dengelerini ve ulusal güvenliğini tehdit edecek neticeler yaratabileceğini belirtti. Yarbay Özmen, şöyle devam etti:

''Türkiye'nin bir bölümünde ya da genelinde ortaya çıkabilecek çevresel bir felaket, Türkiye'nin hayat standartlarının düşmesine, ölüm oranlarının artmasına, kitlesel sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına, gıda sıkıntısının baş göstermesine ve iktisadi çöküntüye yol açmak suretiyle var olan bölgesel farklılıkları siyasi, kültürel ve iktisadi açıdan derinleştirerek Türkiye genelinde genel istikrarsızlığı, huzursuzluğu ve iç tehdidi artırabilecektir.

2025 yılında, dünya üzerinde yaklaşık 5 milyar insanın temiz su sıkıntısı çekeceği ve Türkiye'nin bölgenin en zengin temiz su kaynaklarına sahip olduğu göz ününe alınırsa, özellikle büyük su sıkıntısı çeken İsrail, Irak ve Suriye gibi ülkeler Türkiye için tehdit oluşturabileceklerdir. Dünyadaki hegemon güçlerin Orta Doğu bölgesinde etkin olma gayretleri de göz önüne alınacak olursa, bu ülkeler tarafından 'su konusunda' Türkiye'ye karşı bir tehdit ve baskı unsuru oluşturabilecekleri düşünülmektedir.''


YABANCILARIN TOPRAK ALIMI SİSTEMATİK Mİ?
Ortadoğu Uzmanı Yarbay Özmen, son zamanlarda güney sahillerinde özellikle Avrupa vatandaşlarınca yapılan mülk ve toprak alımlarının 'küresel iklim değişikliği' bağlamında sistematik bir faaliyet kapsamında yapılıyor olabileceğinin de incelenmesi gerektiğini belirterek, GAP projesinin ortaya çıkardığı verimli topraklarda İsrail ve Arap uyrukluların arazi aldıkları iddialarının da Türk kamuoyunda ileride çıkabilecek bir felaketin ardından ülke kaynaklarının başka ülkelere aktarılması anlamında endişelere neden olduğunu kaydetti.

Yarbay Özmen, küresel iklim değişikliği karşısında uluslararası alanda yeni ittifakların doğabileceğini ve yaptırımların gelişebileceğini ifade ederek, bu kapsamda Türkiye'nin de ulusal menfaatlerine ve beka tedbirlerine uygun ittifak arayışlarına yönelmesi gereğine işaret etti.

Özmen, küresel iklim değişikliği karşısında tüm ülkelerin birlikte hareket ederek tedbir almasının önemini vurguladı. Yazısında, Türkiye tarafından küresel ısınmayla mücadele bağlamında alınması gereken tedbirlere de değinen Yarbay Özmen, kamuoyuna bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması gerektiğini belirtti.


SINIR AŞAN SULAR KOMİTESİ KURULMALI
Çevre ve Orman Bakanlığı'na bağlı kurulun dışında bürokrat, bilim insanı ve uzmanlardan oluşan bağımsız bir ''İklim Değişikliği Takip ve Koordinasyon Komitesi'' kurulması gerektiğini ifade eden Yarbay Özmen, su kaynaklarının daha verimli kullanılması amacıyla ''Sınır Aşan Sular Komitesi'' kurulmasını ve bu komitenin konuyla ilgili bir eylem planı hazırlamasını önerdi. Yarbay Özmen, tarım ve kent yaşamında su tasarrufunu teşvik edici yöntemler için gerekli çalışmaların başlatılması gerektiğini kaydederek, uluslararası toplum ile müşterek hareket edilerek, bu konudaki çalışmalara destek verilmesi ve katılınması gerektiğini söyledi.

Sınır aşan sular konusunda ilgili ülkelerle ileride yaşanabilecek ihtilaflar göz önünde bulundurularak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki hidroelektrik ve sulama yatırımlarının en kısa zamanda tamamlanmasının önemine dikkati çeken Yarbay Özmen, kuraklık ve yangına dayanıklı orman alanlarının artırılması, gelecekte artması beklenen doğal afetlerle mücadele için gerekli acil müdahale planlarının yapılması ve alternatif enerji kaynaklarının kullanımına dönük çalışmaların yoğunlaştırılması gerektiğini anlattı.


YAŞAM ALANLARI VE VATANDAŞLARIN KORUNMASI
Yarbay Özmen, Türkiye'nin yaşam alanlarını ve vatandaşlarını korumak için savaşmaya mecbur kalabileceğini belirterek, ''Ulusal güvenlik stratejimizin küresel iklim değişikliğinden kaynaklanan tehdit/risklere karşı önleyici tedbirleri alacak şekilde yeniden gözden geçirilmesi veya değiştirilmesi, bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin iç ve dış güvenlik ile afet, göç harekatına karşı yeteneklerinin geliştirilmesi ve caydırıcılığının artırılmasına yönelik çalışmalara hız verilmesi gerektiği mütalaa edilmektedir'' dedi.

Kaynak : Star

27 Ekim 2007 Cumartesi

Google Tam Gaz..

Bu sabah google'da www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması kelimesine baktım da yine bir kaç sıra gerilere düşmüşüm sanırım bu benden değil arkada gelen arkadaşların hızlı olmasından kaynaklanıyor. Seo yarışması bu tabi ki kolay olacağını söylemedim ama sanırım backlink bulmakta biraz zorlanıyorum bunun da sebebi acemi webmasterlığım olsa gerek :) ama halen yarışmayı birincir bitirebilmek için 2 ay kadar bir süre var bu zaman içerisinde yapabileceğim bir sürü unmaram var :) ve yenilerini öğrenmeye de devam ediyorum gerçi bir kaç kişisel problem yüzünden sıkılmış olsamda pek bırakmaya niyetim yok. bu arada dün gece ve bu sabah Webmasterforum'a girmeye çalıştım fakat başarılı olamadım sanırım onlarında ya host sorunları var ya da lamoşları :) neyse herkese Allah kolaylık versin diyorum ve www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması nda hepinize başarılar diliyorum..

26 Ekim 2007 Cuma

26.10 yarışma durumu

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması tüm hızı ile sürüyor ben biraz gevşemiş durumdayım fakat yarışma daha da hırslandı bugün baktığım da google da www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması cümlesi ile yapılan arama sonuçlarında bir kaç değişik sonuçla karşı karşıya kaldım öncelikle cesurturk'ün hala 1. olması değişmedi tabi ki tüm karmaşa ondan sonra başlıyor zaten bir blogspot bir myrize bu arada ben 12. sıraya yükseldim şu anda yarışmada olmayan 3 sitenin olmadığını var sayarsak 9. sıradayım :) ama bu beni tabi kide tatmin etmiyor bunun içinde çalışmalarıma hızla devam ediyorum :) kolay gelsin bana. :P

Sandbox ve TrustRank

Sandbox ve TrustRank
Google Sandbox ve TrustRank Filitreleri ve Siteniz

Bu yazıda Sandbox ve TrustRank faktörlerin ne işe yaradıkları ve web sitenizin google popülaritesini nasıl etkilediğini öğrenebilirsiniz. Sandbox filitresinden nasıl kurtulacağınız ve TraustRank ile nasıl aramalarda yükselebileceğinizi bulabilirsiniz.

Sandbox ve TrustRank nedir?

Bu iki faktörde google arama motorunun filitreleridir ve ranking elde etmenin en önemli faktörlerindendir. Sitenizin yaşı ve sitenize link veren sitelerin yaşı “ranking” i etkileyen faktörlerdendir. Ayrıca google bu sitelerin size ne zaman link verdiğini ve sizin site içi linklerinizdeki zamanla ne kadar geliştiğini inceler. Eğer yeni bir alan adı aldıysanız google da yüksek bir rankinge sahip olmanız oldukça güçtür. Çünkü google yeni olduğunuzdan sitenizin ne kadar güvenilir olduğunu görmek için bekleyecektir.Bu yüzden google ın bu filitreleri yeni siteleri eski sitelere oranla daha fazla etkiler. Bazen yeni açılmış bir site yüksek ranking sahibiyken bir anda bir kaç aylığına ortadan kaybolabilir. Bu etkiye SandBox demektedir.

SandBox tan Nasıl Çıkılabilir

Genellikle bir sitenin Sandbox filitresinden kurtulması 6-8 ayalabilmektedir. Diğer arama motorlarında böyle bir sorun olmamakla birlikte google firma ismini dahi göstermeyecek kadar aramalarda kısıtlayacaktır. Bu durum olduğunda birşeyleri yanlış yaptığınız düşünmeyiniz, bu google ın yeni web sitelerine davranış şeklidir. Google bu yaklaşımıyla yeni tasarlanan sitenin içerik geliştirmesini teşvik etmesi gibi bir amacı da vardır. Küçük ağlar kurarak site anasayfasına diğer sitelerden link edinmeler bu noktada çok işe yaramayacaktır.

Sandbox tan kurtulmak için 6-8 ay beklemeyi göze alöalısınız ve bu arada sitenize iyi linkler edinerek içeriğinizi kuvvetlendirmelisiniz. Bunun yanında en önemlisi web sitenizi Google için için optimiz etmelisiniz. Web sitenizi yaptığınız anda başka bir web sitesinden birkaç link edinerek google ı sitenizden haberdar etmelisiniz ve 6-8 aylık geçecek sürede msn yahoo gibi arama motorları üzerinde çalışmalısınız çünkü bu motorların böyle bir geciktirme politikaları yoktur. Sandboxtan daha erken kurtulmak için kesin bir yol bulunmamaktadır fakat belirli bir IP numarası dmoz.org, yahoo directory kayıtları ispatlanmamış hızlandırma teorileridir.


Sandbox ve TrustRank bir Madalyonun İki Yüzüdür

Sandbox ve TrustRank bir grup filitrenin farklı isimleridir. Sandbox temel olarak yeni bir sitenin yüksek ranking almadan bir süreliğine arama sonuçlarından çıkarılmasıdır. TrustRank ise Google artık size güvenmektedir. Bu yıllar alabilecek bir çalışmadır. Meşhur ve güvenilir sitelerin size link vermesi, sitenizin zamanla olan link gelişimi takibi ve eskiden hiç spam tekniklere başvurulmamış olması bu süreyi etkileyecektir. Size link veren sitelerin vermeye devam etmesi ve yeni sitelerin de eklenmesi size uzun vadede ranking sağlayacaktır.


http://www.hostingbank.net
Eşref Akpınar

25 Ekim 2007 Perşembe

SEO Nedir?

SEO nedir? Google, sitemi Google dostu sitelere ekleme teklifi sunan şirketlerle çalışmamı önerir mi?



Arama Motoru Doktorları
SEO, "search engine optimizer" (arama motoru doktoru) teriminin kısaltmasıdır. Birçok SEO, web sitesi sahiplerine metin yazmaktan site düzenleme önerilerinde bulunmaya ve bir sitenin gönderilebileceği ilgili dizinleri bulmaya yardımcı olmaya kadar birçok yararlı hizmet sunmaktadır. Ancak, etik davranmayan bazı SEO'lar, saldırgan pazarlama çalışmaları ve arama motoru sonuçlarını dürüst olmayan bir şekilde değiştirme girişimleri yüzünden sektöre gölge düşürmüştür.

Google'ın hiçbir SEO ile ilişkisi yoktur ve bu konuyla ilgili herhangi bir öneride bulunmamaktadır. Ancak, sitenizi geliştirecek bir SEO ile arama motoru sonuçlarından tümüyle çıkarılma olasılığınızı artırma dışında bir işe yaramayacak SEO'ları birbirinden ayırmanıza yardımcı olacak birkaç ipucu verebiliriz.

Sebepsiz yere size e-posta gönderen SEO firmalarından sakının.
İşin ilginci, bu spam e-postalardan biz de alıyoruz:

"Sayın google.com.tr,
Web sitenizi ziyaret ettik ve büyük arama motorlarının ve dizinlerinin çoğunda gösterilmediğinizi fark ettik..."
"Gece kilo vermeye" yarayan diyet haplarına veya görevden alınmış diktatörlerden gelen ve para transferine yardımcı olmanızı isteyen ricalara karşı şüphe duyduğunuz kadar, arama motorlarıyla ilgili istenmeyen e-postalara karşı da şüpheyle yaklaşmalısınız.

Kimse Google'da 1. sırada listeleneceğinizi garanti edemez.
Sitenizin hangi sırada yer alacağını garanti eden, Google'la "özel bir ilişkisi" olduğunu ileri süren veya Google'a "öncelikli gönderim" olanağı tanıdığına ilişkin reklam yayınlayan SEO'lardan sakının. Google için hiçbir öncelikli gönderim yöntemi yoktur. Aslında, bir siteyi Google'a göndermenin tek yolu, doğrudan URL Ekle sayfamızı veya Google Site Haritaları programını kullanmaktır ve siz de bunu hiçbir ücret ödemeden yapabilirsiniz.

Eğer bir şirket kendi bilgilerini gizliyorsa veya niyetini açık bir şekilde ortaya koymuyorsa dikkatli olun.
Anlamadığınız konular için açıklama isteyin. Bir SEO'nun sizin adınıza giriş sayfaları veya "kullanılmayan" etki alanları gibi aldatıcı veya yanıltıcı içerikler oluşturması durumunda, siteniz Google dizininden tümüyle çıkartılabilir. Sonuç olarak, hizmet aldığınız şirketlerin etkinliklerinden siz sorumlusunuz ve bu nedenle, size nasıl "yardımcı" olmayı planladıkları hakkında tam bilgi sahibi olduğunuzdan emin olmalısınız.

Kesinlikle bir SEO'ya bağlantı vermek zorunda değilsiniz.
"Herkese açık" bağlantıların gücünden, popüler bağlantılar oluşturma planlarından veya sitenizi binlerce arama motoruna göndermekten bahseden SEO'lardan sakının. Bunlar, büyük arama motorlarının sonuçlarındaki sıralamanızı etkilemeyen yararsız etkinliklerdir ve olumsuz kabul edilebileceğiniz sonuçlara da yol açabilir.

Bazı SEO'lar, tarayıcının adres çubuğuna doğrudan anahtar kelime girme özelliği sağladıklarına sizi inandırmaya çalışabilir.
Bu gibi tekliflerin çoğu, kullanıcıların ek yazılımlar yüklemesini gerektirir ve az da olsa bazı kullanıcılar bunu yapmaktadır. Bu gibi teklifleri büyük bir dikkatle değerlendirin ve sadece kendi kaynaklarına dayanarak, kaç kişinin gerekli uygulamaları indirdiğini bildiren raporlara şüpheyle yaklaşın.

Seçim yaparken dikkatli olun.
Bir SEO'ya başvurmayı düşünürken sektörle ilgili biraz araştırma yapabilirsiniz. Bu araştırmayı yaparken Google'ı da inceleyebilirsiniz. Ayrıca, özellikle saldırgan bir SEO hakkındaki şu makale dahil olmak üzere, basında çıkan uyarı amaçlı haberleri de okuyabilirsiniz: http://seattletimes.nwsource.com/html/businesstechnology/2002002970_nwbizbriefs12.html. Google belirli bir şirket hakkında görüş bildirmez. Ancak, kendini SEO olarak adlandıran ve kabul gören ticari davranış sınırlarını uygulamalarıyla açıkça aşan bazı firmalarla karşılaştığımızı belirtmek isteriz. Dikkatli olun.

Paranızı neye harcadığınızdan emin olun.
Google, arama sonuçlarımızda daha iyi bir sıralama hakkı satmaz. Ancak, bazı arama motorları, tıklama başı ödeme veya katılım için ödeme yöntemleriyle normal web araması sonuçlarını birleştirmektedir. Bazı SEO'lar arama sonuçlarında size yüksek sıralama vaat eder ancak, sizi arama sonuçlarına değil reklam bölümüne yerleştirir. Hatta bazı SEO'lar, diğer arama motorlarını "kontrol ettikleri" ve kendilerini istedikleri sıraya yerleştirdikleri yanılsamasını oluşturmak için, teklif fiyatlarını gerçek zamanlı olarak değiştirir. Bu Google'da işe yarayan bir yöntem değildir çünkü, reklamcılık programımız açık bir şekilde etiketlenerek arama sonuçlarımızdan ayrılmıştır. Ancak, hizmet almayı düşündüğünüz SEO'lara bir programa sürekli olarak katılmak veya geçici bir süreyle reklam yayınlamak için ne ücret ödemeniz gerektiğini mutlaka sorun.

Çok sayıda SEO'yla konuşun ve diğer SEO'lara hizmet almayı düşündüğünüz firmayı önerip örmediklerini sorun.
Referanslar iyi bir başlangıçtır, ancak sizi her konuda bilgilendirmez. Şirketin ne kadar süredir bu alanda çalıştığını ve tam zamanlı kaç çalışanı olduğunu sormalısınız. Baskı altında kaldığınızı ve huzursuz olduğunuzu hissediyorsanız sezgilerinize güvenin ve tedbirli davranın: güvenebileceğiniz bir firma bulana kadar bekleyin. SEO firmanıza, bulduğu kötü amaçlı spam'ları, http://www.google.com/contact/spamreport.html sayfasındaki spam şikayet formumuzu kullanarak Google'a bildirip bildirmediğini sorun. Etik davranan SEO firmaları, Google'ın spam yönergelerini ihlal eden aldatıcı siteleri bildirmektedir.

Yasal açıdan korunduğunuzdan emin olabilirsiniz.
Kendi güvenliğiniz için, tam ve koşulsuz bir geri ödeme garantisinde ısrar etmelisiniz. Herhangi bir nedenle sonuçtan memnun olmamanız veya SEO'nuzun etkinliklerinin, etki alanı adınızın bir arama motoru dizininden çıkarılmasına neden olması durumunda geri ödeme talebinde bulunun. Ücretlendirmeyi de içeren yazılı bir sözleşme yaptığınızdan emin olun. Ayrıca bu sözleşmede, arama motorlarının site eklerken uyulmasını istediği tüm yönergelere uyulacağı da belirtilmelidir.

Web sitesi sahipleri genellikle ne gibi kötüye kullanım durumlarıyla karşılaşmaktadır?

Yaygın hilelerden biri, yanıltıcı yönlendirmeler aracılığıyla kullanıcıları bir siteye yönlendiren "gölge" etki alanlarının oluşturulmasıdır. Bu gölge alanlar, çoğunlukla bir müşteri adına çalıştığını öne süren SEO'lara aittir. Ancak, iş ilişkiniz bozulursa SEO da etki alanı adını farklı sitelere, hatta bir rakibinizin etki alanına yönlendirebilir. Bu durumda, müşteri tümüyle SEO'ya ait rakip bir siteyi geliştirmek için ödeme yapmış olur.

Başka bir yasadışı uygulama ise, müşterinin sitesinde herhangi bir yere, anahtar kelimeler yüklenmiş "giriş" sayfaları yerleştirmektir. SEO, bu uygulamanın sayfayı daha fazla sorguyla alakalı kılacağını vaat eder. Aslında bu, tek tek sayfalar anahtar kelimelerle genellikle pek alakalı olmadığı için yanlıştır. Ancak, çok daha dikkatli olmayı gerektiren bir hile daha vardır: Giriş sayfaları çoğunlukla, SEO'nun diğer müşterilerine yönlendiren gizli bağlantılar içermektedir. Bu tür giriş sayfaları, bir sitenin bağlantı popülerliğini azaltır ve siteyi uygunsuz ya da yasadışı içerik bulundurabilen diğer SEO müşterilerine yöneltir.

Başka hangi konulara dikkat etmek gerekir?

Dolandırıcı SEO'lardan korunmanıza yardımcı olacak bazı uyarı işaretleri vardır. Bu konuda kapsamlı bir liste olmadığı için şüphelendiğiniz durumlarda sezgilerinize güvenmelisiniz. Ayrıca, SEO aşağıdakilerden birini yaparsa derhal ilişkinizi sonlandırın:

gölge alanlara sahipse
giriş sayfalarında diğer müşterilerinin bağlantılarını yerleştiriyorsa
adres çubuğunda anahtar kelimeler satmayı teklif ediyorsa
gerçek arama sonuçları ve arama sonuçlarında görünen reklamlar arasında ayrım yapmıyorsa
sıralamayı sadece, sizin de elde edebileceğiniz, anlaşılması zor ve uzun anahtar kelime grupları kullanılması durumunda garanti ediyorsa
çeşitli takma adlar veya sahte WHOIS bilgileri ile çalışıyorsa
"sahte" arama motorlarından, casus yazılımlardan veya işe yaramaz yazılımlardan trafik alıyorsa
Google dizininden çıkarılmış alan adlarına sahipse veya kendisi de Google'da belirtilmiyorsa
Bir SEO tarafından aldatıldığınızı düşünüyorsanız şikayette bulunabilirsiniz.

Federal Ticaret Komisyonu (FTC), aldatıcı veya hileli ticari uygulamalar hakkındaki şikayetlerle ilgilenmektedir. Bir şikayet formu doldurmak için aşağıdaki sayfayı ziyaret edin: http://www.ftc.gov/ ve "Bir Şikayetin Online Olarak Bildirilmesi" bağlantısını tıklayın ya da 1-877-FTC-HELP no'lu telefonu arayın veya aşağıdaki adrese mektupla bildirin:

Federal Trade Commission
CRC-240
Washington, D.C. 20580
Eğer şikayetiniz başka ülkede bulunan bir şirketle ilgiliyse lütfen şikayetinizi şu adrese bildirin: http://www.econsumer.gov/.

24 Ekim 2007 Çarşamba

Yarışma Durumu

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması dahilinde çalışmaya devam ediyorum bugün itibarı ile sıralamada pek fazla bir değişiklik yok cesurturk hala birinci sırada ve onun ardında yine blogspot var sanırım bir çok yarışmacının pes etmesi cesurturk'ü bu yarışı tek başına birinci götürmesine sebep oldu özellikle de yarışmanın ilk günlerinde ilk üç'den düşmeyen cigicigi'nin yaşamış olduğu sorunlar ama unutulmaması gereken bir durum var ki ben daha yeni başladım :) beni bekle cesurturk çok yakında www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması'nda yanındayım..

Hakkari'de 20 bin yıllık buzullar eriyor

HAKKARİ’nin 4 bin 135 rakımlı Cilo Sat dağlarında bulanan ve yaklaşık 20 bin yıllık olduğu tahmin edilen buzullar da kürsel ısınmaya dayanamayıp erimeye başladı.

HAKKARİ’nin 4 bin 135 rakımlı Cilo Sat dağlarında bulanan ve yaklaşık 20 bin yıllık olduğu tahmin edilen buzullar da kürsel ısınmaya dayanamayıp erimeye başladı. Yer yer kalınlığı 30 metreyi bulan buzulların erimeye başlaması çevrecileri endişelendiriyor. Hakkari Meslek Yüksekokulu Müdürü ve Cilo Doğa Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Yrd.Doç.Dr. Tahir Yaşar, küresel ısınmaya yönelik tedbirlerin alınmasını isterken, bölgeye giden insanların da çevreye karşı daha duyarlı davranması gerektiğini söyledi.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Mehmet Top’un geçen yıl coğrafyacı ve jeologlarla görüşerek yaptığı çalışmalar sonucu yaklaşık 20 bin yıllık olduğunu tahmin ettiği buzullar da küresel ısınmadan nasibini aldı. Bir doğa harikası olan ve bilindikten sonra yurt içinden ve dışından bir çok insanın görmeye geldiği 4 bin 135 rakımlı Cilo Sat Dağları’ndaki buzulların da küresel ısınma sonucu yok olmasından endişe ediliyor. Yer yer kalınlığı 30 metreyi aşan buzulların bu yıl sıcaklıkların artması sonucu bir kaç metre eridiği kaydediliyor. Hakkari Meslek Yüksekokulu Müdürü ve Cilo Doğa Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Yrd.Doç.Dr. Yaşar, daha önce buzul olan bölgelerde bu yıl kaya ve kumların görülmeye başlandığını belirtti. Küresel ısınmaya yönelik ciddi tedbirlerin alınması gerektiğini, aksi takdirde önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde Hakkari’deki buzulları da yok olup gideceğini söyledi.
Yrd.Doç.Dr. Yaşar, buzulların bulunduğu bölgelere giden vatandaşların da çevreye karşı daha duyarlı olmaları gerektiğini istedi. Yaşar, özellikle çöp konusunda sorun yaşadıklarını belirterek, “Kirliliğe neden olan çöpler erimeye de neden oluyor. Ayrıca o bölgeye yol yapılmasını da istemiyoruz. Yolun olması halinde insanlar araçları ile buzulların olduğu bölgeye kadar gidecekler. Egzoz gazlarının da olumsuz etki yaratacağını düşünüyoruz'' dedi.

Küresel ısınmanın bir etkisi daha...

Küresel ısınmanın bulaşıcı hastalıkların yayılmasına etkisinin mücadele edilmesi gereken çok karmaşık ve önemli bir durum olacağı bildirildi.

Avustralya’daki Canberra Üniversitesi Halk Sağlığı ve Salgın Hastalıklar Merkezinden Dr. Anthony McMichael, Chicago’da, Amerikalı ve yabancı yaklaşık 12 bin doktor ve araştırmacının katılımıyla düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, "Birkaç yıl önce muhtemelen bu sorunu ele almıyorduk, ancak küresel ısınma beş ila on yıl önce düşündüğümüzden de hızlı gelişti. Bu durum, bulaşıcı hastalıkların yayılması ve direncin düşmesinin nedenlerini anlamak için daha çevreci bir yaklaşım ortaya koymamız ve daha fazla veri elde etmemiz gerektiğini düşündüğüm önemli bir mücadele olacak" dedi.
Doktor McMichael, bunun karmaşık bir durum olduğunu ve "hastalıkların son on yıldaki evrimine dayanan modelleri ele alabilmek ve gelecekteki riskleri daha iyi anlayabilmek için en kısa sürede veri toplanmasını gerektirdiğini" kaydetti.
İklim değişimi üzerine hükümetlerarası uzmanlar grubunun (Giec) son raporuna göre, Dünya’da 2100’e kadar öngörülen ortalama sıcaklık artışı 1.8 ile 4 derece arasında olacak. Giec uzmanları, iklim
değişikliklerinin ölüm oranlarının artmasıyla kendini göstereceği uyarısında da bulundular.


Milliyet

Yarışma Durumu

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışmasında dün ve bugün pek bir değişiklik olmadı bende 16. sıradaki yerimi korumaktayım google'da ilk sayfalara çıkmamla beraber hit baya bir artmış durumda bir diğer dikkat edilecek konu ise www.r10.net küreseş ısınmaya hayır seo yarışmas bize gösterdi ki bu ülkede küresel ısınma konusu ile ilgilenen sadece okul öğrencileri vs. www.r10.net bence çok güzel bir yarışma düzenlemekle beraber çok da önemli bir konuya değinmiş ve çok da iyi etmiş.. Yarışma coşkusu tüm hızıyla sürecek bu arada sizlerde bu dünya için iyi birşeyler yaptığınıza emin olun yaşasın www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması şimdilik iyi geceler hepinize.. ;)

Bazı Ormanlar Dünyayı Isıtıyor

Yeni bir çalışmaya göre yalnızca tropik bölgelere dikilen ağaçlar faydalı oluyor. Diğer bölgelere, özellikle de 50. paralelin kuzeyine dikilen ağaçlar tam tersi bir etki yaparak dünyanın ısınmasına yol açıyor.
Küresel ısınmanın başlıca nedeni, özellikle insan faaliyetlerinden kaynaklanan karbondiyoksit gazı. Bugüne dek bütün ormanların fotosentez sırasında karbondiyoksiti alıp oksijene dönüştürerek, bu zehirli gazı azalttığı ve bu nedenle de ısınmayla mücadele ettiği düşünülüyordu. Ormanlar ayrıca yerden aldıkları suyu buluta dönüştürerek, dünyayı güneş ışınlarından koruyan bir tabaka da oluşturuyor.

Ancak ABD’deki Lawrence Livermore Ulusal Laboratuarı’nda bilgisayar simülasyonuyla yapılan bir çalışmaya göre, bu hesaplar yapılırken diğer etkenler gözden kaçıyor. Örneğin ormanlar, güneş ışınlarını depolayıp etraflarındaki toprağı ısıtıyor. Oysa aynı alan orman yerine karla ya da tundrayla kaplıysa, güneş ışınları yeniden atmosfere yansıtılıyor ve ısınma önleniyor.
Çalışmaya göre Avrupa’nın kuzeyi, Sibirya ve Kanada’daki ormanlar küresel ısınmaya doğrudan katkıda bulunuyor.
Araştırmaya katılan kuruluşlardan biri olan Carnegie Enstitüsü’nden Ken Caldeira, tropik bölgelerdeki ormanların önemine dikkat çekmeye çalıştıklarını söyledi. Caldeira çalışmalarının ormanları yok etmek için bahane olarak kullanılmaması çağrısı yaptı.
Bilimadamları, ormanların pekçok canlı türünü barındırma, yağış çekme ve erozyonu önleme gibi özelliklerinin de göz önünde bulundurulmasını istiyor.
Son yıllarda dünya çapında pekçok çevre kuruluşu iklim değişimiyle mücadele için ağaç dikme kampanyaları düzenliyor. Hatta çeşitli faaliyetleriyle ürettiği karbondiyoksiti sıfırlamak isteyen şahıs ve şirketler, yalnızca bu amaçla kurulmuş firmalara büyük paralar ödeyerek yeni ormanların dikilmesine katkıda bulunuyor. Ancak çevre uzmanları başından beri bu karbon sıfırlama şirketlerine şüpheyle yaklaşıyor ve örneğin dikilen ormanların bir gün kesilmeyeceği güvencesini nasıl vereceklerini soruyor.
Uzmanlar ayrıca çabaların karbon sıfırlamaya değil, çevre dostu teknolojiler geliştirerek karbondiyoksit üretimini azaltmaya yönelmesi gerektiğini söylüyor.

2100’e kadar iklim bölgeleri yok olabilir

Amerikan Bilimler Akademisi’nce yayımlanan bilimsel araştırmaya göre, küresel ısınma nice bitki ve hayvan türünü de tehdit ediyor.
Wisconsin üniversitesi uzmanlarının araştırması, özellikle Amazon ve Endonezya ormanlarını kapsayan nemli tropikal bölgelerin, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek yerler olduğunu gösteriyor.
Araştırmaya göre, buralarda yaşayan hayvan türleri iklim değişikliğine ayak uydurmakta çok zorlanacak. Uzmanlar, bu alt üst oluşun insanları da büyük göçlere zorlayacağını tahmin ediyor.

Küresel ısınma öngörülerine sansür

Biliminsanları, gazeteciler ve siyasetçiler, iklim değişiklikleri konusunda, büyük lobilerden baskı gördüklerini iddia ediyor. Asıl suçlanan ise, Bush yönetimi ve Amerikan petrol şirketleri.
Küresel ısınmayla ilgili öngörüler, karamsar bir tablo çiziyor. Ancak belki de daha önemlisi, uzmanların düşüncelerini serbestçe aktarabilmesinin önündeki engeller. Bir başka deyişle, gizli ya da açık sansür.
İngiliz The Guardian gazetesi, Beyaz Saray, daha özelde Bush yönetiminin küresel ısınma konusunda bilim dünyasına sansür uygulayıp, çeşitli raporlara kendi tezlerini yerleştirdiği iddiasını gündeme taşıdı.

2003 yılında ABD Çevre Koruma Ajansı’nın raporunda, insan faaliyetlerini küresel ısınmadan sorumlu tutan bölümün, Beyaz Saray tarafından değiştirildiği öne sürülüyor.

The Guardian, bu bölümlerin yerine, Amerikan Petrol Enstitüsü’nün dünyada sıcaklıkların artmadığı iddia edilen raporundan bir bölüm yerleştirildiğini yazdı.

Eski Beyaz Saray ve Amerikan Petrol Enstitüsü çalışanlarından Philip Cooney’in itirafları da iddiları doğruluyor.

Cooney, 3 hafta önce ABD Kongresi’nde, Bush yönetimi adına bizzat, yüzlerce kez iklim raporlarını değiştirdiğini itiraf etti.

UZMANLAR BASKI GÖRÜYOR
Biliminsanları Sendikası’nın araştırması da uzmanlara yönelik baskıları anlatması açısından önemli. Zira, soruları yanıtlayan yaklaşık 300 uzmanın yüzde 58’i, üstleri tarafından iklim değişikliği ve küresel ısınma ifadelerini raporlarından çıkarmaya zorlandıklarını söylüyor.

Araştırmaya göre raporlarda, bilimsel bulguları değiştirecek şekilde düzenlemeler yapılıyor, yayınlar geciktiriliyor, raporların bulunduğu internet siteleri aniden kayboluyor. Biliminsanarı, baskılar nedeniyle işlerini bırakmak zorunda kalıyor.

Araştırmaya göre, son 5 yılda bu tip siyasi yönlendirme ve sansürün görüldüğü vakaların sayısı 435’i buluyor.

22 Ekim 2007 Pazartesi

oOopS:S

Dedim ya google algoritması şaştı bir kere bizim sıpaydır ne yapacağını şaşırdı abi Artık onu bill amca bile kurtaramaz www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışmasında durum sürekli değişiyor ya da sadece benim durumum değişiyor ilk sıra hala cesurturk de peki neden ben sürekli yer değiştiriyorum bulunduğum her sayfada bir aşağı bir yukarı gidip geliyorum bir türlü anlam verebilmiş değilim halbuki webtools dan kontrol ettim backlink sadece 12 adet ve bunların her birisi 0 Pr :S halbuki bi sürü toplist aşındırdım vs. her neyse www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışmasında durumun böyle devam etmesi işime gelilcek sanırım şimdilik iyi akşamlar..

Kış mevsimi yok olacak

Önümüzdeki 100 yıl içerisinde, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok bölge sıcakların etkisine girecek
Kış mevsimi yok olacak

Bilim adamlarına göre, 2030 yılında Türkiye'nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek. 2080'de ise Avrupa'da sıcak yazların, kuraklığın ve ağır sağanakların yaşanacağı tahmin ediliyor. Bu gelişme, doğanın dengesini alt üst ederken, insanlığın geleceğini de tehdit ediyor.

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışmasıwww.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması


Son yıllarda, özellikle Avrupa'da görülmeye başlayan yoğun sıcak hava dalgaları, fırtınalar, seller, kuraklık ve diğer olağanüstü hava koşulları tarımdan sanayiye kadar insan yaşamının bir çok alanın olumsuz yönde etkiliyor. Bütün bu gelişmelerin küresel ısınmaya bağlı olarak ortaya çıktığını savunan bilim adamları, bu ve benzer değişimlere uyum sağlanamadığı taktirde insan sağlığı ve yaşamı üzerine sonuçları son derece korkutucu olan boyutlara varabileceğini belirtiyorlar. Uzmanlara göre, küresel ısınmanın en önde gelen nedeni ise sanayinin hızlı gelişmesi. Bu yolla doğaya bırakılan gazlar, atmosferin yapısını tamir olunmaz bir şekilde değiştiriyor.

Atmosferdeki karbon dioksit ve diğer sera gazlarının artmasının ulaştığı birikim düzeyi, sanayi devriminden bu yana hızla yükseldi.

Avrupa Çevre Ajansı'nın geçtiğimiz günlerde açıkladığı bir rapor da bu görüşleri destekler nitelikte. Rapora göre, atmosferdeki karbondioksit oranı, 420 bin yıldan bu yana en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Bu sanayi devriminden beri de yüzde 34 oranında arttığı anlamına geliyor. Kuzey Avrupa'da yaşanan daha ılıman iklim ve güneyde görülen kuraklık, bazı bölgelerde tarımı tehdit ediyor. Daha sık ve daha yoğun yaşanan sıcak dalgaları ise yaşlılar ve hastaların sağlığı üzerinde olumsuz etki yaratıyor. 2005'de İsviçre Alpleri'nde eriyen buzulların dörtte üçü yok olacak. Deniz seviyesi de yükselecek. Tüm bunlar, son 50 yılda karbondioksit gazlarının salınımı sonucu meydana gelen küresel ısınmayla ilgili elde bulunan somut deliller. İklimdeki değişimlerin ne kadar yıkıcı olacağı, 2002'de meydana gelen sellerden ve 2003 yaz aylarında gelen sıcak dalgasından açıkça görüldü.



Avrupa hızla ısınıyor
Küresel ısının her on yılda 0.2 derece arttığı biliniyor, ancak Avrupa küresel ortalamadan daha hızlı ısınıyor. Son yüz yılda ortalama ısı 0.95 derece santigrat artmış durumda. Bu yüzyılda ise ısınmanın 2-6.3 arası artması bekleniyor.

Avrupa Çevre Ajansı'nın raporuna göre, iklim değişikliğinin Avrupa'daki etkileri şöyle: 1980'li yıllarda yaşanan felaketler sel, fırtına, sıcak dalgası ve kuraklık iken, 1990'lı yıllarda iklim bağlantılı afetlerin sayısı ikiye katlandı. 2003'te tür olayların ekonomik kaybı 11 milyar dolara yükseldi. Avrupa'da her yıl yaşanan sellerin sayısı da, bundan etkilenen insan sayısı da yükseliyor. İklim değişikliği Avrupa'nın çeşitli yerlerinde bazı canlıların nüfusunun azalmasına yol açtı. Bazı bitkiler neredeyse yok oldu ya da olmak üzere. Örneğin geçtiğimiz günlerde Floransa'da düzenlenen Uluslararası Jeoloji Kongresi'ne katılan bilim adamlarının açıkladıkları raporlara göre, 50 yıl içerisinde Chianti şaraplarıyla ünlü Toskana bölgesinde yetişen üzüm çeşidi ısının artması nedeniyle tadını, rengini ve kokusunu kaybedecek.

Avrupa Çevre Ajansı'nın yayınladığı raporda yer verilen diğer bilgiler ise şöyle: Avrupa'nın dokuz buzul bölgesindeki buzullar son 5000 yılın en düşük seviyesinde. Avrupa'da deniz seviyesi geçtiğimiz yüzyılda, yılda 0.8-3 mm yükseldi. Bu yüzyılda ise yükselişin 2-4 katı hızla olacağı tahmin ediliyor. 2080 yılında Avrupa'da kış mevsiminin tamamen yok olacağı, onun yerine sıcak yazları, kuraklığın ve ağır sağanakların geleceği tahmin ediliyor.

Küresel sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik yasal yükümlülükleri belirleyen ve Aralık 1997 tarihinde düzenlenen Kyoto Protokolü'nün bugüne kadar yürürlüğe giremeyişi de küresel ısınmanın önemli nedenlerinden birisi. Protokolün yürürlüğe giriş şartlarından birisi, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olan en az 55 ülkenin imzasının gerekliliği. Ancak bu rakamın bulunması da yetmiyor.

Bu 55 ülkenin arasında, gelişmiş ülkelerin 1990 yılı toplam karbondioksit salımlarının en az yüzde 55'inden sorumlu sanayileşmiş ülkelerin de bulunması gerekmekte. 1990 yılı karbondioksit salımlarında yüzde 36.1 gibi büyük bir paya sahip olan ABD, Mart 2001'de ülkesinin ekonomik çıkarlarına olumsuz etkisi olacağını ileri sürerek KP'ye taraf olmayacağını açıkladı. Bu açıklamayla, geleceği tehlikeye giren Kyoto Protokolü'nün, ABD olmadan da yürürlüğe girebilmesi için uluslararası topluluğun çabaları sürmekte. Bu noktada, 1990 yılı karbondioksit salımlarında yüzde 17.1'lik paya sahip olan Rusya'nın, protokolü onaylaması, Kyoto Protokolü'nün yürürlüğe girebilmesi bakımından çok önemli görülmekte. Ancak, ekonomik ve politik nedenlerle Rusya da imza atmak konusunda son derece isteksiz davranıyor.


Türkiye felaketin neresinde?
Greenpeace Akdeniz, Türkiye Enerji Kampanyası Sorumlusu Özgür Gürbüz, küresel ısınma sorununun bugün ve gelecek dönemde Türkiye'ye nasıl etkileyeceği konusunda şunları söylüyor:

"Küresel ısınma tehdidi birçok ürünün yetişememesi, zaten zor durumda olan tarım sektörünün bir başka darboğaza gireceği anlamına geliyor. Gelişmiş ülkeler küresel ısınma yüzünden meydana gelecek zararları en azından maddi olarak karşılama hazırlığı içindeyken, Türkiye'de bunun sektörel bir kriz olacağını öngörmek çok zor değil. Özellikle topraktaki nem oranının düşmesi, yüzde 29 oranında bulunan ekilebilen topraklarımızı daha da azaltacak. 2003 yılında Avrupa ile beraber en sıcak yazlarından birini yaşayan Türkiye, bir yıl sonra İstanbul'da, son 50 yılın en soğuk kışını ve son 10 yılın en şiddetli yağışlarına şahit olacak. Ani hava değişimleri, uçlarda gezen sıcaklıklar giderek günlük hayatımızın bir parçası olacak."

İTÜ Meteoroloji Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise, Türkiye için gelecek senaryolarını anlatırken şu bilgileri veriyor: "Hükümetler arası İklim Değişim Paneli (IPCC) Küresel İklim Modelleri ile yapılan projeksiyonlara göre, 2030 yılında Türkiye'nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek. Türkiye'deki sıcaklıklar kışın 2 derece, yazın ise 2 ila 3 derece arasında bir değerde artacak. Yağışlar kışın yüzde 10'luk bir artış gösterirken yaz mevsiminde yüzde 5 ile 15 azalacak. Ayrıca yazın toprak neminin de yüzde 15 ile 25 arasında bir değerde azalacağı tahmin ediliyor. Akdeniz havzasındaki su seviyesinde 2030 yılına kadar 18 cm - 12 cm'lik, 2050 yılına kadar 38 cm - 14 cm'lik ve 2100 yılına kadar 65 - 35 cm'lik bir yükselme görülecek."


Sağlığımız tehdit altında
İstanbul Üniversitesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeki Karagülle, küresel ısınmaya bağlı olarak ortaya çıkan ve insan sağlığını tehdit eden sorunları söyle anlatıyor: "Küresel ısınmayla birlikte ortaya çıkan ani hava değişimleri insan sağlığını bire bir etkilemekte. Yaz aylarında görülen normal üstü sıcak dalgaları kalp ve damar hastalıklarında patlamalara neden oluyor. Yine kalp ve damar sisteminin etkilenmesinden kaynaklanan felçlerin artığını görüyoruz. Örneğin İstanbul'da normal şartlarda yaz aylarında kalp krizi görülme sıklığının 1 değerinde olduğunu kabul ettiğimizde, ani sıcak dalgalarının olduğu dönemlerde bunun 4'e çıktığını görüyoruz. Bunun yanında solunum sisteminde de ölüme varan sorunlar ortaya çıkmakta. Küresel ısınmanın dolaylı etkileri de insanları etkileyebiliyor. Örneğin bu nedenle ortaya çıkan sel baskınları, kasırgalar gibi felaketler insanları evsiz, yiyeceksiz bırakıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün raporlarına bakıldığında bu gibi nedenlerle dünyada açlık çeken insanların sayısında bir artış olduğunu gözlemleniyor. Bunun dışında bizlerin vektör olarak tanımladığımız ve insanlara diğer canlılardan geçen hastalıkların görülme sıklığındaki artış da bir tehlike olarak karşımızda duruyor. Bunların başında sıtma geliyor. Sıtma daha çok tropikal bölgelerde görülen bir hastalıkken, dünyada bunun görülme dağılımında son dönemde dikkate değer bir değişme olduğu gözlemleniyor. Yapılan çalışmalar sonucunda kökü kazınmış olan hastalığın, o bölgelerde yeniden ortaya çıktığını görüyoruz."

Güçlü ÖZGAN Tempo

Ve 16. sıradayım :)

Hayatım boyunca duyduğum tek bir doğru söz varsa o da "çalışan her zaman karşılığını alır" olmuştur;) Bu sabaha google da "www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması" cümlesi ile yapılan arama sonuçlarına baktığımız da ben 16. sırada yer alıyorum henüz yeni yeni öğrenmeye başladığım SEO (Türk SEO) taktikleri ile bu duruma gelmiş bulunmaktayım.. "Türk SEO" taktikleri hakkında www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması bittikten sonra uzun bir yazı yazıcam ama şu anda bu taktik benim içim bulunmaz bir nimet sayılır :) her neyse sonuç itibarı ile bekle beni cesurtürk ben geliyorum :P www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışmasında tüm yarışmacılara bol "hit"li günler dilerim.. Kolay gelsin..

Yarismada son durum

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması tüm şiddeti ile devam ediyor "www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması" ile yapılan aramalar sonucunda ben deniz 30'cu sırada bulunmaktayım Google 1'cilik sürekli değişsede pek birşey farketmiyor gecenin sonunda Cesurturk hala en tepede yarışmada 2'ci sırayı r10noktanet-seoyarismasi.blogspot.com almış durumda onun ardından myrize.org geliyor (herifler almış başını gidiyor bende burda durmuş spikerlik yapıyorum) anlaşılan bu bir süre daha böyle devam edicek fakat yarışmanın son günlerinde ben deniz büyük bir çıkış yapmayı hedefliyorum emin olun ki www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması bu şekilde bitmeyecek! şimdilik kalın sağlıcakla;)

21 Ekim 2007 Pazar

Küresel ısınmanın Türkiye üzerindeki etkileri (Van Gölü Kuruyor)

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması

Van Gölü Kuruyor

Türkiye’de küresel ısınmanın birinci derecede etkisini gösterdiği yer Van Gölü… Göl ve çevresinde yıllık ortalama sıcaklık 1 derece arttı ve Van Gölü kurumaya başladı. Göldeki su seviyesi1994’te maksimum seviyeye ulaştı. 11 yıldır bu seviyeye ulaşamaması küresel ısınmanın göstergesi… Küresel ısınma devam ettikçe su seviyesi azalmaya devam edecek.
Uydu görüntülerinden Van’ın Özalp ve Saray ilçelerinde tamamı kurumuş göletler saptandı.

Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Aygün, hükümetler ve iş dünyasını yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı konusunda sorumluluk almaya davet ettiğini söyledi.
Küresel ısınmaya engel olmak için kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar yerine su, jeotermal, ve güneş enerjisinin kullanılması gerektiğini dile getiren Aygün, vatandaş olarak herkese düşen önlemler olduğunu kaydetti. Aygün şunları söyledi:
Otomobilimizde kullandığımız benzin ve evimizde kullandığımız kömür ve doğalgaz ile bireysel olarak küresel felakete katkıda bulunuyoruz. Otomobilimizin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat etmeliyiz. Çünkü kirli filtreler fazla yakıt harcanmasına yol açıyor. Otomobillerimizde klimayı yalnızca gereksinim duyduğumuzda çalıştırmamız gerek. Çünkü klima da yakıt tüketimini artırıyor. Evlerimizde ısı yalıtımına dikkat etmemiz, çift cam tercih etmemiz gerekiyor. Dünyayı ultraviyole ışınlardan koruyan ozon tabakasını incelten sprey ve deodorantlardan da uzak durmalıyız Başka dünya yok. Herkese sorumluluk düşüyor. Böyle giderse bu dünya Bush’a da kalmaz””

Kaynak: .Atonet

Küresel Isınma Kıskacında Türkiye Raporu

Küresel ısınma nedeniyle kuraklaşmaya başlayan Türkiye 100 yıl içinde Kuzey Afrika'ya dönecek. Düzensiz, ani ve şiddetli yağışlar, seller, heyelan ve hortum görülecek.
Küresel ısınma durdurulamazsa Türkiye’de kış mevsimi ortadan kalkacak. Nehirlerimizdeki su miktarı azalacak,kuraklık baş gösterecek.

Mevsimler birbirine karışıyor, baharı görmeden yaz geliyor. Dünyanın her yerinde görülmeye başlayan kavurucu sıcaklar, kuraklık, seller, insanlığın yeni kabusu küresel ısınmaya işaret ediyor.

Ankara Ticaret Odası’nın hazırladığı “Küresel Isınma kıskacında Türkiye” raporuna göre, Türkiye iklim değişikliğinin olumsuz etkileri açısından “risk grubundaki ülkeler” arasında yer alıyor. Türkiye’de kuraklaşma, seller hızla artıyor, içme suları ise azalıyor.
Son 70 yılda 70 istasyonda kaydedilen sıcaklık verilerine göre, Türkiye'nin yıllık ortalama sıcaklıkları artma eğiliminde… Özellikle Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ısınma oranları, her 10 yılda 0.07- 0.34 derece arasında artıyor.
Dünya Yaban Hayatı Koruma Fonu (WWF) nın raporuna göre Akdeniz havzasında bulunan Türkiye’de 40 dereceye yakın sıcaklıklar mevsim normali olacak. Tarım alanlarının ise yüzde 40’ı kuruyacak..

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması

Ağustos ayında yurdumuzda Marmara’nın güneyi, Ege, İç Anadolu’nun orta ve kuzeyi ile Batı Karadeniz’in doğusunda kurak, diğer tüm bölgelerde nemli bir dönem yaşanmıştır. Ancak yaşanan bu nemlilik, aynen temmuz ayında olduğu gibi uzun yıllar yağış ortalamalarının çok düşük olması nedeniyledir. Bu ortalamanın biraz üzerinde alınan yağışlar böyle bir sonucu doğurmaktadır. Kayseri, Niğde ve Samsun aşırı nemli, Ordu şiddetli kurak olmuştur.

Dünyayı Cehenneme Çeviriyoruz

Atmosferdeki karbondioksit gazı tabakası tıpkı bir “sera” gibi güneş ışınlarının içeri girmesine izin veriyor ancak ısının dışarı çıkmasına engel oluyor. Eğer sera etkisi olmasaydı dünyanın sıcaklığı – 20 dereceyi bulur ve dünyada yaşam olmazdı.
Ancak, karbondioksit gazı oranının artması, dünyanın aşırı ısınmasına, bir başka deyişle “küresel ısınma”ya neden oluyor. Karbondioksitin artmasının baş sorumlusu ise insanoğlu… İnsanoğlu, yaşamını kendi elleriyle cehenneme çeviriyor. Sanayileşme ile birlikte atmosferdeki karbondioksit gazı miktarı artmaya başladı. Sanayi üretiminde kullanılan kömür, petrol ve doğalgaz karbondioksit oranını artırıyor. 1958'de karbondioksit bir metreküp havada 315 ppm (milyonda bir) iken, 2004'te 379 ppm’e çıkmış durumda. Sanayileşmenin ilk dönemlerinde yılda 1 ppm kadar artış yaşanırken 2003-2004 artışı 3 ppm…
2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya nüfusu 2 kat, enerji kullanımı 4 kat arttı. Bilim adamlarına göre, bu gidişat yeryüzündeki yaşamın giderek kötüleşmesine yol açacak.

Atmosfere yılda 220 milyon ton karbondioksit bırakan Türkiye ise 20.sırada…2010 yılında bu rakam 400 milyon tonlara ulaşacak.
Atmosfere yılda ortalama 21 milyar ton karbondioksit salınıyor ve bu miktar giderek artıyor.

Dünya Alarm Veriyor

Küresel ısınma, kutuplardaki buzulların erimesine, iklimin ve mevsim şartlarının değişmesine, okyanusların ısınmasına, deniz seviyesinin yükselmesine, orman yangınlarının artmasına, göllerin küçülmesine, ırmakların kurumasına, kışın sıcaklıkların artmasına, ilkbaharın erken gelmesine, sonbaharın gecikmesine, bitkilerin erken çiçek açmasına, göç dönemlerinin değişmesine, kıyı şeritlerinin erozyona uğramasına, bulut ormanlarının kurumasına yol açıyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yapılan araştırmaya göre, küresel ısınma bu yüzyılın sonunda bitki ve hayvan varlığının üçte birini tehdit ediyor.
Küresel ısınmanın etkileri dünyanın her yanında görülüyor. Milyonlarca insanı sel, kasırga, kuraklık, susuzluk ve salgın hastalıklarla karşı karşıya bırakıyor. Yükselen deniz seviyesi Pasifik adaları ve Hint Okyanusu'ndaki adaların çoğunu tehdit ediyor.

Dünyada Neler oluyor?

Grönland eriyor - Kuzey Yarımküre’nin en büyük buz kütlesi olan Grönland adası, küresel ısınma nedeniyle eriyor. Grönland kütlesinin erimesi, düşük seviyedeki sahil şeridinde bulunan yerleşim yerlerinin sular altında kalmasına neden olacak.
Amazon ormanları yok oluyor - Brezilya hükümetinin yaptığı araştırmalar, dünyanın akciğeri sayılan Amazon’un 2003 yılında rekor düzeyde ormanlık alan yitirdiğini gösteriyor. Büyüklüğü 4.2 milyon kilometrekare olan Amazon’un şimdiye dek yüzde 20’si yok oldu.
Buzullar eriyor - Küresel ısınma, buzullarıyla ünlü Arjantin’i etkisi altına aldı. Buenos Aires’in 3 bin 200 kilometre güneybatısında bulunan Lago Argentino şehri, bugüne kadar buzullarıyla turistleri kendine çekerken, artık tursitler dev buzulların sıcaklığın etkisiyle yıkılmasını izlemek için şehre geliyor.
Hollanda kıyılarının 100 yılı kaldı: Hollanda sahillerinde, zeminin gelecek 100 yıl içinde 40 santimetre dolayında çökmesi bekleniyor.
Avustralya'da 2002 yılında şiddetli kuraklık yaşandı.
Kuzey Pasifik'te somon balığı popülasyonunda, bölgedeki sıcaklığın normalden 6 derece artması yüzünden büyük düşüş görüldü.
Kalifornia kıyılarında binlerce deniz kuşu, denizlerin ısınmasının yol açtığı besin kıtlığı yüzünden öldü.

Türkiye Afrikalaşacak

Bilimadamlarına göre küresel ısınma önlenemediği taktirde Türkiye 100 yıl içinde Kuzey Afrika’ya dönecek.
Yağışlar azalınca, başta GAP bölgesi olmak üzere, tüm nehirlerin taşıdığı su miktarı düşecek. Baraj göllerinin su seviyesi azalacak, hidroelektrik enerji üretimi ciddi oranda aksayacak.
Yüksek basınç kuşağının kuzeye kaymasıyla ülkemizde hakim olabilecek tropikale benzer bir iklim; düzensiz, ani ve şiddetli yağışlar, seller, hortum, kasırga, heyelan ve erozyona yol açacak. Kasırga ve fırtınaların tetikleyeceği seller can ve mal kaybına neden olacak.
Isınmayla birlikte denizlerimizdeki su akıntıları ve sıcaklık rejimleri değişecek. Balıkların göç yolları bozulacak.
Kuru kesimlerde yüksek sıcaklıklarla birlikte orman yangınları ile tarımsal hastalık ve tarım zararlılarında büyük artışlar görülecek.
Kavurucu sıcaklar ve kuraklık tarımsal ürünlerin hem çeşidinin hem de miktarının azalmasına neden olacak.
Yaz yerine bahar turizmi yapılacak. Güney bölgeleri, turizmi kuzeye kaptıracak. Akdeniz yerine Karadeniz öne çıkacak.
Kar yağışı giderek azalacak. Hatta kış mevsimi ortadan kalkacak.
İklim değişiklikleri, göçlere neden olacak. Türkiye'de yaşayanlar kuzeye yerleşmeye çalışacak.
Daha sık ve uzun süreli kuraklıklar olacak. Araştırmalara göre, 2030’da Türkiye’nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek, sıcaklıklar 2-3 derece artacak. Deniz seviyesinin 2030’da 30, 2050-2100 arasında da azami 100 santimetre yükselmesi bekleniyor.
Denizlerin yükselmesinden kıyı kesimleri etkilenecek. Özellikle Sadullah Paşa ve Amcazade Hüseyin Paşa gibi bazı yalılar sular altında kalacak.
Deniz seviyesinde yükselmelerle birlikte kıyı şeridi ve deltalardaki tarım alanları, plajlar ve yat limanları, kullanılamaz hale gelecek.

TÜDAV (TÜRK DENİZ ARAŞTIRMALARI VAKFI) KÜRESEL ISINMA VE TÜRKİYE DENİZLERİ RAPORU

Türkiye üç tarafı farklı özellikteki denizlerle çevrili bir ülke. Hem karası, hem de denizleri küresel ısınmadan nasıl etkileneceği üzerine bir öngörü ise mevcut değil. Bilim dünyası okyanus ve denizlerin küresel ısınmadan ne kadar etkileneceği, hangi türlerin yaşam bölgelerini değiştireceği hangi türlerin yok olacağını, biyoçeşitliliğin nasıl bir hal alacağını irdelemesine karşın, doğanın çok bileşenli bir sistemden oluşması nedeniyle tam bir kestirim de yapamamaktadır. Bununla birlikte bazı değişimler, öngörülerin yaşanan gerçekliğe dönüştüğünü de göstermekte.

Uluslararası iklim değişimi çalışmaları (IPCC), geçen yüz yılda deniz seviyesinin küresel ölçekte 10 - 20 cm yükseldiğini ve bunun ağırlıklı olarak küresel ısınmadan kaynaklandığını, bu yüzyılda ise 40-60 cm daha yükseleceğini belirtmekte. Küresel iklim değişiklikleri ve deniz seviyesindeki yükselmelerden etkilenecek ülkelerin başında Maldiv, Tuvalu vb. gibi küçük ada devletleri geliyor. Bu devletler denizden sadece 2 - 5 metre kadar yüksekteler ve deniz suyu seviyesindeki yükselmeler bu ülkelerdeki yaşamın bitmesine neden olacağı düşünülmektedir. Öngörülere göre su seviyesinin yükselmesi, Bengadeş’te, toplam ülke alanın % 12 - 28 sinin kaybına neden olacaktır. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin esas etkisi denizlerin en verimli alanları olan kıyılarda görülecektir. Çünkü rüzgar ve yağmurların düzensiz hal alması sonucu besleyici maddelerin deniz ortamına aktarımı da değişecek, değişen akıntı rejimi de göz önüne alındığında günümüzdeki canlı verimliliği ve göç dinamiği kısmen veya tamamen değişecektir. Deniz suyundaki sıcaklık artışı Pasifik ve Hint okyanusundaki mercanların sararması ve toplu ölümüne yol açmıştır. Örneğin Karayiplerde 1989 -1990 yıllarında deniz suyu sıcaklığının 2 derece artması yani su sıcaklığının 28 - 29 C den 30 - 31 C ye yükselmesi, mercanların kitlesel ölümüne neden olmuştur. Oysa mercanların ortadan kalkması sadece denizlerdeki biyoçeşitliliğin yıkımına yol açmaz, ayrıca küresel ısınmadan birinci derece sorumlu olan karbondiyoksitin denizler tarafından emilimi de azalır. Bu tür süreçler uzmanlar tarafından sistemin küresel çöküşünün işareti olarak yorumlanmaktadır. Benzer olaylar Malezya, Endonezya ve Tayland bölgelerinde de görülmüştür. Dünya denizleri ve okyanuslarında bunlar yaşanırken küresel ısınma ve deniz suyu seviyesindeki değişimler ülkemizi acaba nasıl etkileyecektir ?

Ne yazık ki bu soruya yeterli cevabı verecek durumda değiliz. Zira ülkemizde bu konuda çalışan interdisipliner bir kadro yoktur. Dahası bu tür bir araştırmaya önem verilmemekte, ulusal bir irade de ortada görülmemektedir. Oysa küresel ısınmanın denizlerimizi çok yönlü etkileyeceği ortadadır. Küresel ısınmanın denizlerimize etkisini sadece biyoçeştilikteki değişime indirgeyemeyiz. Bozulan atmosferik ritim ile denizlerimizde daha farklı bir rüzgar ve akıntı sistemi ortaya çıkacak, bazı limanlarımızda ulaşım aksayacak, balıkçı filolarımızın ve her türlü deniz araçlarının seyri zorlaşacak, balık çiftlikleri şiddetli dalgalara maruz kalacak, adalara ulaşım aksayacak, deniz ortamı kara alanından daha riskli bir hal alacaktır. Böylesi bir katastrofa hazırlıklı olanlar denizlerde bayrak gösterirken, hazırlıksız yakalananlar ya ciddi acılar yaşayacak, ya da karaya hapsolarak denizi seyretmek zorunda kalacaktır.

27 ilimizin deniz kıyısında olmasından dolayı bu illerimizdeki kıyı yapıları, balıkçılık, turizm gibi ticari faaliyetleri ciddi zarar görecektir. Nüfus artışının % 2.1 olduğu ülkemizde denizlerimiz hala bir protein deposu iken küresel ısınma ile ortaya çıkacak sorunlar geleneksel balık avcılığına, av türlerine ve yöntemlerine ciddi bir darbe vuracaktır. Bununla birlikte bunun hangi bölgelerde ve hangi şiddette olacağını şimdiden söylemek mümkün değil. Hazırlık ise yok. Etkinin saptanması sanıldığı kadar da kolay değil. Yani doğanın nasıl bir reaksiyon göstereceğini, değişimlerin hangi bölgelerde nasıl olacağını saptamak ta zor. Bunu önceden kestirmenin tek yolu ise denizlerimiz üzerine yaptığız izlemeleri daha geniş bir alana yaymak ve izlenilen parametreleri de arttırmak olarak özetleyebiliriz. Benzer metodik yaklaşım, karalar içinde geçerli ve küresel iklim değişimin etkisini kara – deniz – atmosfer etkileşimi şeklinde bir bütün olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu değişimleri takip eden ülkeler elde ettikleri verilere göre ulusal politikalarını oluşturacaklarından karlı çıkacaklar, değişimi takip etmeyenler ise diğerlerine muhtaç kalacaklardır.

Küresel ısınmanın ülkemiz denizlerinde başta biyoçeşitliliğe yapacağı etkiye baktığımızda her denizin farklı sorunlarla karşı karşıya kalacağını görürüz.

Akdeniz; Cebelitarık Boğazı ile Atlantik Okyanusu’na bağlı ve Atlantik Okyanusundaki ekolojik – oşinografik değişimler Akdeniz’i direk etkilemektedir. Diğer yandan, Akdeniz; Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’ndaki değişimlere de açıktır. Çünkü 163 km uzunluk, 15 metre derinlik ve 365 m genişlikteki Süveyş Kanalı yoluyla bir çok tür Akdeniz e girmiştir ve hala girmektedir. Örneğin Akdeniz’de bulunduğu bilinen 650 balık türünden 90 tanesi havzanın yeni müdavimleridir. Bunlardan 59 tür Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e girmiştir. Bazıları da Atlantik Okyanusundan gelerek yeni ortama uyuma çalışmaktadır. Halen 300 civarında Kızıldeniz kökenli denizel tür Akdeniz’dedir. Ülkemiz sularında tespit edilen Hint Okyanusu kökenli balıkların sayısı şimdiden 30 un üzerindedir ve bunların arasında ticari değere sahip olanlar balıkçılarımızca avlanmaktadır. Sadece İskenderun Körfezi’nde avlanan yabancı türler toplam avın % 20 sini oluştururken bu oranın yakın zamanda artması beklenmektedir. Yani, yeni balık türlerinin Akdeniz’e girmesi zamanla balık avcılığında değişimlere neden olmuştur. Başta av türleri değişmiş, Hint Okyanusu kökenli, çok renkli bir çok yabancı tür ticari değerinden dolayı avlanır hale gelmiştir. Doğu Akdeniz’de görülen bu balık türlerindeki değişme ve yeni gelen türlerin tüketici açısından önemi ise lezzetteki farklılıktır. Bir çok tatil köyünde yenilen bu renkli balıklar geleneksel tatları aratmakta, çoğu kez kimse yediği balığın Hint Okyanusunun sıcak sularından geldiğini ve ne olduğunu bilmemektedir.

Bütün bu türlerin doğu Akdeniz’e girmesi ve koloni oluşturup yerli türlerle alan rekabetine girmesinin ana nedenlerinden biri Akdeniz’deki su sıcaklığının artışıdır. Akdeniz’de artık tropikalleşme yaşanmaktadır ve bu tüm havzayı etkilmektedir. Daha şimdiden, tropikal türlerden olan ve katil yosun olarak bilinen Caulerpa taxifolia türü yosun ile bir çok balık havzada başarılı bir şekilde gelişmekte, hatta alan kazanmaktadır. Çünkü Batı Akdeniz’de son 10 yılda yüzey suyu sıcaklığı 0.2 C derece artmıştır. Bu artış 13 C gibi sabit bir sıcaklıkta yaşamaya alışan derin deniz balıklar için tehdit oluşturmaktadır. Akdeniz içinde Doğu Akdeniz her zaman daha sıcak bir bölge olmuştur. Öyle ki bazen yaz aylarındaki yüzey suyu sıcaklığı 28 - 29 C yi bulur. Bu sıcaklıklar kış aylarında bile her zaman 20 C üstünde su sıcaklıkları bildiğimiz Tropik denizleri yansıtmaktadır. Batı Akdeniz’de dip sularındaki sıcaklık 1960 tan beri 0.12 C yükselmiştir. Buna karşın Doğu Akdeniz’deki deniz suyu yükselmesi 1992 den beri ortalama olarak 12 cm dir. Akdeniz’deki bu sıcaklık artışları sadece balıklar ve omurgasız türleri değil bir çok göçmen tür için de tehlikelidir. Bu değişimin devam etmesi halinde sıcaklık artışına duyarlı olan veya dar sıcaklık aralıklarında üreme yeteneğine sahip denizel türlerin üreme dönemlerinin değişmesi ve dağılım alanlarının alt üst olması kaçınılmaz olacaktır.

Son yıllarda Orta Akdeniz ve Ege Denizi’nde de görülen yumuşak mercanların (Gorgonlar) ölümü de küresel ısınmayla ilintilidir. Soğuk suya yatkın bu türlerde yüzey sularının termoklin tabakasının altına inmesiyle gorgonların ölüm görülmektedir. 12.000 den fazla deniz canlısının bulunduğu Akdeniz’de bunların kaç tanesinin ve hangi türlerin küresel ısınmadan etkileneceğini kestirmek şimdilik zordur. Deniz suyu seviyesindeki değişimler Akdeniz’deki uzun ve geniş plajların supralitoral zonu ile gel - git bölgesindeki (Mediolitoral) türleri daha fazla etkileyecektir. Bu canlıların arasında kumsalları üreme alanı olarak kullanan veya yumurta bırakan deniz kaplumbağası gibi türlerin üreme alanları plajların yüzey alanlarının azalmasıyla tehlike altına girecektir. Akdeniz’de deniz suyu seviyesindeki yükselmeler hareket yeteneği zayıf sesil ve sedenter türleri daha fazla etkilerken, balık gibi aktif yüzücü türleri adaptasyon yeteneği nedeniyle daha az etkileyecektir.

Denizel canlılardan özellikle de bazı balık türleri türleri, küresel ısınmanın anlaşılmasında belirteç görevi görürler. Su sıcaklığı; balık türlerinin üremesi ve ideal yaşam alanı oluşturması nedeniyle en belirleyici faktörlerin başında gelir. Balıklar larva ve juvenil denilen ergin öncesi safhalarında su sıcaklığı değişimine karşı oldukça duyarlıdır. Bu nedenle deniz ve nehir arasında göç eden balıkların bu olumsuzluktan etkilenmeleri kaçınılmazdır. Akdeniz’de yaşayan ve Karadeniz ve Marmara’ da 20 yıl önce nadir görülen Sardalya, Kupes ve Salpa gibi balıkların bu denizlerde sıkça görülmeye başlanması, hatta İğneada gibi Batı Karadeniz’de avcılığına başlanması deniz suyu sıcaklığının artışıyla ilişkilendirilmektedir. Yine, Thallossoma pavo (Gün balığı) türü balıkların artık Marmara Denizi’nde de görülebilmesi , dağılımının Akdeniz’in güneyinden daha kuzeye çıkması küresel ısınmasın etkileriyle açıklanmaktadır.

Termofilik olarak adlandırılan (Sıcağı seven) Arbacia lixula denilen bir tür deniz kestanesinin Kuzey Ege ve Marmara Denizinde yoğun olarak görülmeye başlanması bu denizlerdeki faunal değişimin öncü işareti olarak değerlendirilmektedir. Diğer yandan, Karadeniz’in Akdenizleşmesi süreci devam etmektedir. Bilindiği gibi Akdeniz - Karadeniz bağlantısı son 6.000 yılda tekrar sağlanmış ve Akdeniz kökenli türler bu denize girmişlerdir. Bu dönemde bu günkünün aksine Akdeniz’in su seviyesi daha yüksek idi. Bu giriş günümüzde de devam etmekte olup bu olaya Mediteranizasyon (Akdenizleşme ) denilmektedir. Akdeniz’den Karadeniz’e geçen türlerin temel özelliği yüksek tuzluluk ve sıcak sularda yaşamasıdır. Örneğin Mıgrı, Baraküda, Peygamber balığı gibi balık türlerinin bu denize girmesi termofilik türlerin dağılımının genişlediğini gösterir. Bununda sebebi ise havzanın su sıcaklığındaki yükselmeyle ilişkilendirilmektedir. Karadeniz’de Akdenizleşmenin hızlanması ve bir çok yeni türün bu denize girmesi ve besin zincirini değiştirmesi önümüzdeki yıllarda daha da belirginleşebilir. Karadeniz’deki ekolojik değişimde bir diğer belirleyici etmen bu havzadaki organik yüklerin üretim ve tüketim bilançosuna bağlı olacaktır. Bu aşamada küresel ısınmanın plankton üretimini ne ölçüde değiştireceğini bilememekteyiz. Ancak günümüzde Hamsi ve Çaça gibi balıklar planktonlarla beslenerek, su kolonundaki organik yüklerin denizden emilmesini sonuçlar. Bunun olmadığı yani planktonların diplerde biriktiği bir süreçte dipte H2S oluşumu hızlanacaktır. Dolayısıyla sistemdeki organik maddeleri tüketen balıkların azalmasıyla H2S tabakası daha da yükselecektir. Bu haliyle Akdeniz ve Karadeniz arasında biyolojik koridor, barier ve aklimizasyon görevi gören Türk Boğazlar sisteminin aklimizasyonun yerini adaptasyonun alacağını söylemek zor olmaz. Ayrıca, Hint Okyanusundan Akdenize geçen türlerin geçişini sağlayan Süveyş Kanalının yaptığı görevi İstanbul Boğazı’nın yapıp yapmayacağı veya bunu etkileyen faktörlerin ne olduğu sorusu cevaplanmayı beklemektedir. Zira, yüzey suyunda tuzluluğu %o 40 olan Akdeniz’in , %o 38 olan Ege , %o 20 olan Marmara , % o18 olan Karadeniz , %o 16 olan Kuzey batı, %o 14 olan Azak- Kerç boğazı sisteminde yüzey suyu sıcaklığının artışı, Akdeniz kökenli türlerin bu denize girişini hızlandırabilir. Dış çevredeki değişimin hızına yetişemeyen türlerin kaybolması da olası görülmektedir. Diğer yandan, küresel ısınma nedeniyle okyanuslar ve denizlerdeki ana taşıyıcı akıntılarda değişimler görülebilir.Bunun Akdeniz ve Karadeniz arasındaki akıntı sistemine vereceği etki de incelemeye değer bir başka konudur. Çünkü Akdeniz’den Karadeniz’e çıkan yüksek tuzluluklu ve sıcak alt akıntı ile Karadeniz’den gelen düşük tuzlukluklu soğuk üst akıntı deniz canlılarının dağılımını ve göçlerini düzenler. Deniz suyu sıcaklığının artışı Termofilik balık türlerinin Karadeniz’e geçişleri ve girişlerini etkileyeceğinden bu yeni bir lesepsiyen göçe benzetilebilir. Bu olguların ışığında Karadeniz’deki av kompozisyonu ve balık türleri de değişecek, türler de muhtemelen artacaktır. Avlanan balıkların miktarları da değişebilir. Bu ise yüzyıllardır geleneksel hale gelmiş Karadeniz balıkçılığının değişime uğraması demektir. Ancak, küresel ısınma Karadeniz’deki H2S tabakasının kalınlığını değiştirerek en olumsuz etkisini gösterebilir. Zira Akdeniz’den gelen sular daha sıcak olacak, Karadeniz’de bu dengeyi sağlayan tatlı su girdisiyse sıcaklık artışıyla hem azalacak, hem de sıcaklık ve yoğunluk ara tabakası yükselecektir. Bu ise anoksik tabakanın yükselmesini sağlayabilir. Bu tabakanın yükselmesi ise zaten hacimsel olarak sadece % 7 lik bir alanı deniz canlılarının beslenme ve üremelerine uygun olan alanın azalması demektir. Bu da Karadeniz gibi sınırlı su yenilenmesine sahip, izole ve genetik değişimin az olduğu bir deniz için kaos demektir. Karadeniz’deki deniz suyu seviyesinin yükselmesi veya su sıcaklığının artışı soğuk su seven mersin balıği, alabalık başta olmak üzere bir çok türü de olumsuz etkileyecektir.

Küresel ısınmayla Karadeniz su sıcaklığındaki artış dahası, değişen atmosferik ritm nedeniyle yağış rejimi değişecek, denize besleyici yükler birden girecek, böylelikle mevsimsel plankton patlamaları yaşanabilecektir. Günümüzde yaşandığı gibi tüketiminden fazla üreyen organik maddelerin dibe yığılması ve bunların denizel sülfatları sülfürlere indirgenmesiyle canlı yaşamın dar bir kuşağa hapsedileceği gibi, organik maddelerin karadan gelen sediment yükler altına hapsedilmesiyle tersine yani H2S zonunun daha da inceleceği bir sürece de tanık olabiliriz. Böylesi bir süreçle Karadeniz daha iyi bir ortama da geçebilir.

Türkiye kıyılarındaki uzun dönemli deniz seviyesi değişimleri için kullanılan ölçüm ( Mareograf) istasyonlarının sayısı yeterli değildir. Sınırlı mevcut veriler, yılda ortalama 7 mm lik deniz seviyesi artışının olduğunu göstermektedir. Bunun da kıyısal ekosistemde başta erozyon olmak üzere tuzlanma ve diğer değişim ve tahribatalara yola açacağı aşikardır.

Özellikle dalga zonunda yaşayan deniz yosunlarının ve bunlarla birlikte yaşayan omurgalı ve omurgasız canlıların su seviyesi yükselmelerinden etkilenmeleri kesindir. Bu yosunların başta eklembacaklı, kabuklu ve balıklara yaşam alanı oluşturması ve bunun zamanla yok olarak besin zincirini temelden etkilemesi kaçınılmazdır. Bunun ne zaman olacağı ve türlerin bu ekolojik değişimlere karşı hangi adaptif yeteneklerini geliştirecekleri de inceleme konusudur.

Doğal olarak, Karadeniz’deki hidrolojik değişimler, akıntılarla taşınan pelajik göçmen balıkların yumurtalarının dağılım alanını ve derinliğini değiştirecektir. Örneğin İlkbaharda Karadeniz’e çıkan göçmen pelajik balıkların yumurtlama alanları ve dağılımları incelenmeye değer bir konudur. Sulak alanlardaki su seviyesi yükselmeleri ise yeni türlerin bu alanlara girmesine, eski ile yeni türler arasındaki mücadeleye de sahne olacaktır.

Nihayet, deniz suyunun ısınması sonucunda yüksek sıcaklıkta yaşayan bakterilerin artması ve bunların hastalık oluşturma kapasiteleri daha da artacaktır. Bunun küresel boyutta olması da mümkündür. Küresel ısınma denizlerde yapılan balık yetiştiriciliği için tehlikedir. Çünkü su sıcaklıklarının artması özellikle yazın daha fazla hastalık demektir. Bunun için üretimde daha fazla aşı ve kimyasal madde kullanma zorunluluğu ortaya çıkacaktır.


Sonuç


Küresel ısınma sadece canlı yaşamını direk olarak etkilemeyecek, habitat yıkımlarına da yol açacaktır. Böylece küresel ısınma ekosistem değişikliklerini de beraber getirecektir. Örneğin bu durum özellikle Posidonia oceanica’da ve Mytilus galloprovincialis’de görülecektir. Akdeniz endemiği ve çok üretken bir deniz çiçekli bitkisi olan P. oceanica, Akdeniz havzasında sıcaklığın yüksek olduğu bölgelerde (İsrail, Lübnan kıyıları) dağılım göstermemektedir. Denizsel ortamda sıcaklık artışlarının bu türün dağılım sınırlarını azaltacak ve dolayısıyla bir çok bentik ve pelajik canlının üreme ve beslenme alanı ortadan kalkacaktır. Henüz içerdiği biyoçeşitlilik tam olarak ortaya konulmamış bu türün fenolojisindeki değişimler, bir çok türün daha tanımlanmadan ortadan kalkması demektir. Aynı durum soğuk suları seven ve ekonomik öneme sahip Mytilus galloprovincialis’de gerçeklecektir. Sıcaklık faktörü nedeniyle ülkemizde güney dağılım sınırı orta Ege olan M. galloprovincialis, sıcaklık artışıyla birlikte dağılım sınırını kuzeye doğru azaltacaktır. Bu türün İzmir Körfezi’nde yüksek sıcaklığın değerlerinin olduğu yaz aylarında sığ sularda toplu ölümlerinin olduğu günümüzde rapor edilmektedir.

1. Küresel ısınma türlerin fizyolojik dengelerinde de değişimlere yol açacaktır. Üreme dönemlerinde ve eşeysel olgunluğa erişme yaşlarında bir değişimin, canlıların kondisyonlarında ve boylarında da değişikliği beraberinde getirebilecektir.

2. Karadeniz’de özellikle soğuk mevsimlerde hamsilerin kuzeye yaptıkları göçler ya azalacak veya duracaktır. Bu da ülkemize milyonlarca liralık zarara ve birçok balıkçı ailenin işsiz kalmasına yol açacaktır.

3. Ülkemizde su ana kadar tespit edilmiş yabancı tür sayısı 277 dir. Ülkemiz denizlerine yabancı türlerin zamana bağlı olarak yerleşim hızlarını inceleyecek olursak, 1961-1980 yılları arasında 1 yabancı türün ülkemiz sularına gelmesi 16 hafta da bir olurken bu oran 1980-2000 yılları arasında 3.7 haftaya kadar düşmüştür (ÇINAR et al., 2005). Periyotlar arasındaki bu büyük farklılık, periyotlar arasında yapılan bilimsel çalışmaların sıklığından kaynaklandığı gibi küresel ısınma nedeniyle sıcak seven Kızıldeniz kökenli türlerin Akdeniz’de girişlerinin artmasından ve Akdeniz baseninde dağılım alanlarını genişletmesinde de kaynaklanmaktadır. Buna en iyi örnek halk arasında Karavida olarak bilinen türlerden Erugosquilla massevensis’in daha önceleri sadece Akdeniz kıyılarımızda bulunurken 2004 yılında Marmara Denizi’ne kaydedilmiştir .

4. Küresel ısınma ve tropikalleşme etkisiyle Akdeniz’e ve Karadeniz’e giren türlerin sayıları ve diğer özellikleriyle ilgili ülkemizde bir veri bankasının oluşturulması gerekir. Böylelikle önümüzdeki dönemdeki ekolojik gelişmelerle ilgili daha doğru tahminlerin yapılması mümkün olabilecektir.

5. GOOS –Med GLOSS olarak bilinen ve UNEP –IOC ,UNECSO tarafından yürütülen (Deniz suyu yükselmeleri izleme ağı) çalışmalarının takip etmek, ülkemizde kurulacak birden çok interdisipliner çalışma grubu ile Türkiye denizlerinin vakit geçirmeden izleme çalışmalarına başlanması gerekir. Bu konuda devletin yetkili organları harekete geçmeli, Üniversiteler arasında birkaç on yıl gibi uzun süreli araştırma projelerine başlanılmalıdır.
Girişte sözü edildiği gibi izlenmeden değişimleri anlamak mümkün değildir. İzlemek ise geniş bir alanda mümkün olduğunca sık bir ağda ve uzun sürece yayılı olmalıdır. Bu konuda hükümetlerin ve devletin ilgili kurumlarının kararlılığı önemlidir ve ülkenin geleceğini direk ilgilendirmektedir.

6. Öte yandan sadece karı hedefleyen üretim anlayışının dünyayı ve insanlığı bir kaosa götürdüğü de bir gerçektir. Mevcut üretim ilişkisiyle gezegenimizde tüm canlıların geleceği tehlike altına girmiştir. Küresel iklim değişikliği yaklaşık 200 yıllık sanayi devrimi ve bunu izleyen kapitalist üretim süreçlerinin bir sonucu olduğuna göre bu süreçlerin yeniden değerlendirilmesi ve tüm canlılığın mutluluk ve refahına göre dizayn edilmesi gerekir. Aksi takdirde, suyu ısınan okyanuslar, denizler veya dünya değil, buna neden olan biz insanlar ve hiçbir suçu olmayan diğer canlılar olacaktır.

Kaynak :http://www.tudav.org

Çalışma Zamanı:)

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması için çalışmalarım devam etmekte sıralama halen asena'yı andırıyor bizlere sürekli gidip gelmeler var ben 31-32 arasında gidip geliyorum :D artık Allah sonumuzu hayır etsin ne diyelim ama bu şekilde devam edersem ilk sayfada yer alabileceğimi umuyorum o zaman daha fazla yazmanın bi anlamı yok.. hayde rastgele...

Neler oluyor bu google'a

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışmasında 2 gündür sıralamada uğramadığım yer kalmadı :S google iyice kafayı sıyırdı sanırım türk webmasterları biraz fazla zorladı algoritma şaştı :D bu gece üç kere yer değiştirdim 31. 28. 35. anlamadım ne olduğunu neyse şu an 31 sırada devam ediyorum hayırlısı bakalım. Gerçi birinci sırada olan Cesurturk ve blogspottan olan asıl rakibim de sürekli yer değişimi içerisinde eğer cesurtürk birinci olarak bitirirse gerçekten büyük bir başarı sağlamış olucak forumda okuduğum kadarı ile baya sorun yaşamış host vs filan ama herif yerini bi bırakmadı neyse siz orda oynamaya devam ede durun ben arkadan sinsi sinsi geliyorum :D alıcam anahtarınızı haberiniz olsun :D

20 Ekim 2007 Cumartesi

Küresel Isınma Videoları. / Global Warming Videos.

Küresel Isınma / Global Warming :


Küresel Isınma / Global Warming 1 :



Küresel Isınma - Global Warming 2 :



Küresel Isınma / Global Warming 2070 :

Küresel ısınma ve deri kanseri.

Küresel ısınmayla birlikte güneşin etkisini artırması, deri kanseri vakalarının görülme sıklığında artışa neden oluyor.

Dermatokozmetoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şükran Tunalı, güneş ışınlarının deriye birçok zararı bulunduğunu, uzun süre güneşte kalan kişilerde, ilk planda görülen deri rahatsızlığının, deri kanseri olduğunu belirtti.

Tunalı, küresel ısınmayla birlikte deri kanseri vakalarında büyük bir artış meydana geldiğini anlattı:

''Deri kanseri türleri arasında en önemlisi, malign melanom olarak adlandırdığımız kömür karası renginde bir ben. İç organları kolaylıkla sarabilmesi nedeniyle tanı konulduğunda mutlaka cerrahi olarak çıkartılması gerekiyor.

Küresel ısınma nedeniyle, nadir görülen malign melanom vakalarında da artış meydana geldi. En tehlikeli cilt kanseri türü olan malign melanom vakasına, Bursa'da daha önce sadece 5 yılda bir rastlarken, günümüzde yılda 50 vakaya rastlıyoruz. Güneşten korunmak, mutlaka gerekli bir durum halini aldı.''

Tunalı, güneş ışınlarının sadece deri kanserine neden olmadığını, aynı zamanda derinin altında deriye canlılığını veren 'destek yapı' denilen dokuyu da erittiğine işaret etti.

Prof. Dr. Şükran Tunalı, ''Bu doku eriyince, ciltte, çiftçi derisi olarak adlandırdığımız çok derin çizgilenmeler oluyor. Bu, uzun süre güneşte kalan kişilerde ve solaryuma giden kişilerde gördüğümüz bir deri görüntüsü'' dedi.

Güneşe karşı güneş geçirmeyen elbiseler

Tunalı, güneşin zararlı etkilerinden, değişik yöntemlerle korunmanın mümkün olduğunu açıkladı:

''Güneşin zararlı etkilerinden korunmak için en az 30 koruma faktörlü güneş kreminin, sadece yazın değil kışın da kar veya güneş varsa mutlaka kullanılması gerekiyor.

Kremin ikişer saat arayla veya deniz ve havuzdan çıktıktan sonra mutlaka yenilenmesi gerekiyor. Bunlar da yeterli olmuyor, son zamanlarda güneş geçirmeyen elbiseler öneriliyor. Ayrıca, deri kanserinin bir bölümünün kulaklarda yerleşebilmesi nedeniyle çok geniş kenarlı şapkaları da öneriyoruz.''

Fosil Yakıtlar ve Enerji Problemi.

Enerji problemi, eğer küresel ısınmanın önünü almak istiyorsak dünyanın enerji ihtiyacını nasıl karşılayacağımızla ilgilidir. Bu konudaki güçlük, şu anda medeniyetimizin enerji talebinin, elektrik, ısınma ya da ulaştırma amaçlı olsun, neredeyse tamamen fosil yakıtlarla (yani kömür, petrol ve doğal gaz) sağlanmakta olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun istisnaları olarak hidroelektrik ve nükleer santraller gösterilebilir.

Burada iki hususa dikkat etmeliyiz: Küresel ısınma problemi açısından en önemli olan unsur bir enerji kaynağının atmosfere sera gazları salıp salmamasıdır ki fosil yakıtlar doğalgaz da dahil olmak üzere) yakıldığında karbondioksit açığa çıkarırken, nükleer enerji her ne kadar başka sakıncaları olsa da sera gazları açısından zararsızdır. İkinci ve küresel ısınma bakımından önemi nispeten daha az olan husus ise bir enerji kaynağının yenilenebilir olup olmamasıdır ki ne fosil yakıtlar ne de nükleer enerji yenilenebilirken hidroelektrik enerji kullanıldıkça tükenmediğinden dolayı yenilenebilir bir enerji türüdür.

Bazen dile getirildiğinin aksine enerji probleminin fosil yakıtların yakın gelecekte tükeneceği iddiasıyla bir ilgisi yoktur, ve zaten bu iddia doğru değildir. Uzman bilimadamları, özellikle okyanus altındaki kömür rezervlerinin devreye sokulmasıyla en karamsar tahminlerle bile dünyanın enerji talebini binlerce yıl gidermeye yetecek kadar fosil yakıt kaynağı bulunduğunu belirtmektedir. Az önce de belirttiğimiz gibi enerji problemi ancak küresel ısınmanın önünü almayı kendimize şart koştuğumuzda, yani fosil yakıtları kullanmayı gönüllü olarak bıraktığımızda karşımıza çıkacak bir zorluktur. Kısaca, önümüzdeki onyıllar içinde insanlık, teknolojik olarak çok güç olmasına rağmen tüm dünyanın halihazırdaki enerji kullanma sistemini baştan aşağı değiştirmek veya dünya yüzünün geri dönülmez bir biçimde değişmesine izin vermek seçenekleri arasında karar vermek durumundadır.

Elbette atmosferde insanlık daha evrimleşmeden önce bile sera gazları vardı ve bunlar milyonlarca yıllık bir süreç içinde doğada belli konsantrasyonlarda dengelenmişti. Atmosferdeki karbondioksit miktarı bu doğal denge içinde aşağı yukarı 50 yıllık bir sürede okyanuslar tarafından emilerek sabit bir konsantrasyonda tutulmaktadır. Bu da bizim enerji krizi ile başetmek için elimizde olan süreyi belirlemektedir. Şu anda zaten normalin çok üstünde bir seviyeye gelmiş olan karbondioksit düzeyi, biz bugün karbon emisyonu olan tüm yakıtları kullanmayı bıraksak bile ancak 50 yıllık bir zaman diliminde normale dönebilecektir. Küresel ısınmanın etkilerinin daha günümüzde bile ne boyutlara gelmiş olduğu düşünülürse anlaşılacaktır ki eğer 21. yüzyıl içinde tüm dünya medeniyetleri olarak kullandığımız enerji kaynaklarını değiştiremezsek zaten kurtarılacak bir ekosistem kalmayacaktır geriye.

Küresel Isınmayı Önlemeye Yönelik Çalışmalar

Küresel ısınmayı önlemeye yönelik, 2004'te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü'nü bugüne kadar 168 ülke imzaladı. Kyoto Protokolü'ne göre, 2008-2012 yılları arasında gelişmiş ülkelerin, sera gazı emisyonlarını 1990 yılındaki seviyenin yüzde 5,2 altına çekmeleri gerekiyor. Fakat, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 4'üne sahip ABD, dünyanın toplam karbondioksit emisyonunun yüzde 25'ini tek başına üretiyor. ABD, bugüne kadar Kyoto Protokolü'nü imzalamadı ve imzalama yönünde herhangi bir girişimleri de bulunmuyor. Diğer taraftan, toplam sera gazı emisyonlarının yüzde 17'sinden sorumlu olan Avustralya'da henüz Kyoto Protokolü'nü imzalamayan ülkeler arasında.

Kyoto Protokolü kapsamında, 1990 yılı verileri baz alınarak, 2008-2012 döneminde sera gazı emisyonlarını yüzde 8 azaltmayı hedefleyen AB, küresel ısınmayla mücadele konusunda uzun vadeli yol haritası belirleme konusunda yoğun olarak çalışıyor. Belirlenen hedefe ulaşabilmek için Mart 2005'ten bu yana çalışan AB Komisyonu, 10 Ocak 2007'de Avrupa için yeni bir enerji politikasının oluşturulabilmesi için geniş kapsamlı bir önlem paketi açıkladı. Bu pakette, 2020 yılına kadar sera etkisine sahip gazların emisyonunun yüzde 20 azaltılması öngörülüyor.

Kasım 2006'da yayınlanan, BM İklim Değişikliği Raporu'nda, Kyoto Protokolü'nü imzalamış olan 40 sanayileşmiş ülkenin, 1990-2004 yılları arasında Karbon emisyonlarındaki artış ölçülmüş ve sanayileşmiş ülkelerin emisyonlarının yüzde 3 azaldığı belirtilmiştir. Rapora göre, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın sera gazı emisyonlarında düşüş görülürken, yüksek emisyon oranlarına sahip, Japonya, ABD ve Kanada'nın emisyonları daha da artmıştır. Türkiye ise yaklaşık yüzde 73 oranı ile en hızlı emisyon artışına sahip ülke konumunda bulunuyor.

Küresel ısınma sonucunda dünyada görülen değişikliklerden örnekler

1) Grönland hızla eriyor

Küresel ısınma nedeniyle son 20 yılda Grönland'ın hava sıcaklığı üç derece arttı. Hava sıcaklığındaki artış Grönland'tan büyük buz kütlelerinin kopmasına neden oluyor. Bu gelişme ise Atlas Okyanusu'na akan su miktarını da hızlandırdı. Buz kütlesinin son on yıldaki erime miktarı yaklaşık üç kat arttı. Grönland'ın tamamen erimesiyle Atlas Okyanusu'nun yedi metre yükseleceği tahmin ediliyor. Bilim adamları tarafından yapılan çalışmalarda Grönland'ın erimesi için 1000 yılık bir zaman tahmin edilmesine rağmen, küresel ısınma konusundaki son gelişmeler bu sürenin daha da kısalacağı yönündeki yorumlara dönüşmüştür. Atlas Okyanusu'ndaki su seviyesini yükselmesi öncelikli olarak deniz seviyesinden çok yüksek olmayan adaların sular altında kalmasına neden olacaktır. Su seviyesinin yükselmesi ile deniz seviyesine göre düşük yükseklikte olan adalarla birlikte, aralarında Londra'nın da bulunduğu bazı büyük şehirlerin alçak kesimlerinin de su altında kalması beklenmektedir. Grönland'da, yılda eriyen buzul miktarı İstanbul'un yıllık su tüketiminin 300 katı olarak belirtiliyor.

2) Güney Kutbu hızla eriyor

Güney Kutbu'ndaki buz kütlelerinin yaklaşık yüzde 90'ı giderek küçülmeye başladı. Güney Kutbu'nda, küresel ısınmanın etkilerini tespit etmek amacıyla, bölgede incelenen 244 buz kütlesinin yüzde 87'sinde erime olduğu görülmüştür. Yapılan çalışmalar, buzulların erimesinin son beş yılda hızlandığını ortaya koyuyor.

3) Klimanjaro'daki karlar da eriyor

Tanzanya'daki Klimanjaro Dağı'nın eteklerini süsleyen karlar erimeye başladı. Karların bu hızla erimeye devam etmesi durumunda, 15 yıl içerisinde Klimanjaro'nun doruklarında kar kalmayacağı tahmin ediliyor. Yapılan araştırmalar, dağın doruklarındaki buzul ve kar tabakasının son yüzyıl içerisinde yüzde 80 oranında azaldığını gösteriyor.

19 Ekim 2007 Cuma

Google beni şaşırtıyor

Daha az evvel yazı yazarken bizim sıpaydır siteye ne zaman gelir acaba diye düşünüyordum yazıyı yoladıktan sonra baktım ki dün zaten uğramış :S peki benim 48. sıraya düşmeme sebep olan nedir acaba? neyse uyusam iyi olucak yoksa yine akşam edicem :)

Bir gün ara...

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması tüm hızı ile devam ediyor ama benim acaip uykum var bugün kendime biraz zaman ayırmayı düşünüyorum sabahtan biraz çalışma yaptım gerçi :) bu arada sıralamada ki yerim 48 e yükseldi :S bunun nasıl olduğunu anlamıyorum google neye göre sıralama yapıyor ? bu algoritmayı çözmem lazım neyse gece devam ederim artık.. He bu arada aranızda street-fighter meraklısı olan varsa Onur'un blogunu mutlaka ziyaret etsinler. Baya olmuştu oynamayalı eskiden atari salonlarında oynardık hey gidi günler. Bugün erken yatıyorum ama yarın beni kimse durduramaz neyse şimdilik sizlere bol pageranklı güzel günler diliyorum..

Yoruldum

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması için çalışmalarım devam ediyor bu arada acaip yorulum ve de uykum var ama ben şimdi işe başlamak zorundayım :( offf off neyse www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması da hepinize bol hitli geceler diyorum..

Madra küresel felaketin kitabını yazdı

Gazeteci, yazar ve radyo programcısı Ömer Madra, ‘Küresel Isınma ve İklim Krizi’ adlı kitabında küresel felaketin bugünkü ve gelecekteki sonuçlarını yazdı.

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması

İSTANBUL - Yazar, gazeteci ve radyo programcısı Ömer Madra, ‘Küresel Isınma ve İklim Krizi’ adlı bir kitap çıkardı. Kitabını İTÜ’de gerçekleşen TTDM’nin küresel ısınma seminerinde tanıtan Madra, küresel ısınmanın dünyayı nasıl etkilediğini farklı örnekler vererek anlattı; “Eskimolar ilk defa buzdolabı ve klima satın aldılar. Bu bir fıkra değil, çok üzücü bir durum” dedi.


‘Küresel Isınma ve İklim Krizi’ adlı kitap Ömer Madra ile çevreci Dr. Ümit Şahin’in 26 saatlik söyleşilerinden oluşturulmuş. Şahin’in sorularına, Madra yanıt vermiş.

Kitap, küresel ısınmanın tespitlerini, kanıtlarını ekolojik perspektif bakışıyla izliyor ve iklim krizinin siyasal sorunlarını yanıtlıyor. Küresel ısınmanın sadece dünyada yaratacağı etkisine değil, siyasal ve psikolojik derinliği de anlatılıyor ve neden hâlâ önlem alınmadığına dair farklı tahminlerde bulunuluyor. Madra, “Akdeniz Bölgesi’nde, Türkiye’de, Ortadoğu’da ve bütün kıtalarda aynı anda bütün buzların erimesiyle, gezegenin tarihinde gördüğü en büyük felaketlerinden birine doğru çok büyük bir hızla sürüklendiğini görüyoruz. Bu süreç Endüstri Devrimi’ne kadar uzanmaktadır” diyor.

Madra küresel ısınmanın sonunda yaşanacakları çarpıcı örneklerle anlatıyor: “Grönland’da buzlar eridikten sonra, petrol ve doğalgaz çıkartabileceklerini umuyorlar, öte yandan ‘kutup hayvanları hayvanat bahçelerinde korunmak zorunda kalacaklar. Kuzey Kutubu’nda sıcaklık 22 dereceyi buldu, yağmur yağdı. Bu dünya tarihinde görülmemiş bir sıcaklık.”

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması

KİTAPTAN ALINTILAR:
Yakın gelecek üzerine...
Derken dünyada petrol talebinin ve ona bağlı olarak bütün tüketim şehvetinin daha da büyük bir hızla yükselmeye devam edeceğini, uçak seferlerinin yakın gelecekte kat be kat artıp dünya semalarını karbonla kaplayacağını, Hindistan gibi ‘gelişmekte olan’ ülkelerin de yüz milyonları ucuz araba sahibi yapacağını öğrendik. Eh gene mood’umuz değişti, yeni bir mood’a girdik ve kitabın adını da değiştirtik: “Bütün eller havaya-küresel ısınma buraya!”

Endüstri devrimi üzerine...
Küresel ısınma çağdaş endüstri medeniyetinin bir sonucu aslında. Endüstri devrimine kadar geri götürebileceğimiz bir olay. Enerji, sanayi, ulaşım, tarım, ticaret ve ısınma için tüketilen yakıtların bir sonucu.

Türkiye’deki dağlar üzerine...
Ağrı, Cilo, Süphan ve Kaşgar dağlarının çok az bir kısmında kar kalmış. Erciyes ve Aladağ’larda tamamen yok olmuş. Bu haberde tek kelime küresel iklim değişikliğinden bahsedilmiyor, biliyor musunuz? Gazetelerde Türkiye’de buzulların eridiğine ilişkin koskoca bir haber yapılıyor ve hiçbir bağlantı kurulmuyor.

Küresel felakette ilk yok olacak ada Tuvalu üzerine...
Daha 1978’de sömürgecilikten kurtulmuş, ama dünyanın en kısa ömürlü demokrasilerinden biri olacağa benziyor Tuvalu. Lynas’a o şarkıları çeviren adam da aslında adanın ilk başbakanı Toaripi imiş. Hatta biliyor musun demiş, bilge Toaripi, ben Kyoto Konferansı’na da gittim. Bilimciler bu salımları anlattılar, ben de eğer dünyayı bu hale getiriyorsa, benim adamı da batırıyorsa, e durdursunlar o zaman dedim. Ama durdurmadılar. İnsanlarımız, gelenekleri, kültürleri, örf ve adetleriyle birlikte taşınsınlar o zaman demiş çözüm olarak da..... Ama ben bu adada kalıp Tuvalu’yla birlikte denizin dibine gitmeyi düşünüyorum, fikrim budur diyor ilk başbakan. Çok acıklı, değil mi?

Bush yönetiminin tavrı üzerine...
Amerikan bilim dernekleri, tehdit altındayken bile insanların fosil yakıtlar ve petrol kullanarak küresel ısınmayı yarattığını söylüyor. Bush yönetimiyse söylenenleri bilimsel değildir diye reddediyor ve önemli iklim kuruluşlarının başındaki insanları değiştiriyor.

ames Hansen gibi önemli bazı bilimciler çıkıp, Bush yönetimi baskı yapıyor, konuşma bunları halkla paylaşma diyor, bu kadarı ancak Nazi ve Stalin yönetimlerinde oluyordu, diyorlar

Nükleer silahlar üzerine...
Amerika’nın toplam 3 bin yerde nükleer silahı var. On binlerce nükleer başlık geliştiriliyor ve binden fazla deneme yapmış, bunun çevre üzerinde etkilerini incelemek lazım. Washington eyaletinde, Batı’da yani, Columbia nehrinin çevresinde uçsuz bucaksız kurak yerleri var, orada Manhattan projesi sırasında açılan ve Hanford Site denen muazzam bir bomba fabrikası var, İkinci Dünya Savaşı’nda açılmış. Nagasaki’ye atılan bomba da orada yapılmış. 1945 yılından 1995’e kadar plütonyum üretilmiş, 50 yıl boyunca milyarlarca galon radyoaktif suyu Columbia nehrine akıtmış, Allah bilir sonucunu.

ABD’nin Kyoto Protokolü’nü imzalamaması üzerine...
Gazetelerde evlerin ısıtılmasından tutun da, yazlıklara ya da turistik seyahatlere gidilmesine kadar her şeyin küresel ısınmayı arttırdığına dair haberler verilse bile, bütün bunların arkasında yatan faaliyetleri ortaya çıkarmaya yönelik bir yayın yapılmıyor. Neden? Reklam gelirleri düşünüldüğü için. Dolayısıyla, medyanın da aynı derecede ağır bir sorumluluğu olduğu çıkıyor ortaya. Çünkü medya bütün bu gerçekleri sessizlik içinde geçiştirmeyi tercih ediyor. Büyük ölçüde Amerikan endüstrisini temsil eden bir kuruluş olan ABD Ulusal İmalatçılar Birliği, 2001’de George Bush’a bir mektup yazmış, “14 bin üye şirketimiz ve bunların 18 milyon çalışanı adına, yani Amerika’da imalat yapan işçiler adına, Kyoto Protokolü’ne karşı çıktığınız için size teşekkürlerimizi bildiririz, çünkü Kyoto’yu imzalamanız ABD ekonomisine ağır zarar verecekti” demişti.

Giderek artan sıcaklık üzerine...
Kuzey Buz Denizi’nde buzullar çözülünce 5 bin kilometrelik yeni bir ticaret yolu açılacak. Etrafından dolaşacağımıza ortasından geçeceğiz diye ve oradan bol bol petrol çıkaracağız... Yalnız 1980’deki makalede bile fosil yakıt kullanımının sıcaklıkları 21. yüzyılın sonlarına doğru 2,5 derece arttıcağını, bunun da dünyayı bu hesaba göre milyonlarca yıl öncekinden daha sıcak bir duruma sokacağını ve mesozoik çağ da denen dinozorlar çağından bile daha sıcak hale getireceğini söylemişler.

KYOTO PROTOKOLÜ

İKLİM DEĞİŞİMİ KONUSUNDA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇERÇEVE

KONVENSİYON'UNA İLİŞKİN KYOTO PROTOKOLÜ



İklim değişikliğine yönelik Birleşmiş Milletler Çerçeve Kongresi'nin Tarafları olarak (bundan böyle "Kongre" olarak anılacaktır), Bu Sözleşme'nin Tarafları, Madde 2'de açıklanan Kongre'ye ilişkin gerçek amaca ulaşmak için, Kongre'ye ilişkin hükümler göz önünde bulundurularak, Kongre'ye ilişkin Madde 3'ün rehberliğinde olmak üzere, Kongre'nin birinci oturumda taraflarca alınan 1/CP.1 kararı ile kabul edilen Berlin antlaşması gereğince aşağıdaki hükümler üzerinde antlaşmaya varmışlardır :

MADDE 1

Bu protokolün amaçlarını gerçekleştirmek üzere Kongre'ye ilişkin Madde
1'de yapılan tanımlamalar dikkate alınacaktır. Ayrıca:

1. "Taraflar Toplantısı" burada Kongre ile ilişkili olarak Taraflar
Toplantısı anlamına gelecektir.

2. "Kongre" burada 9 Mayıs 1992 tarihinde New York şehrinde akdedilen İklim değişikliğine Yönelik Birleşmiş Milletler Çerçeve Kongresi anlamına gelecektir.

3. "İklim Değişikliğine Yönelik Devletler Arası Panel" burada 1988 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından ortaklaşa düzenlenen İklim Değişikliğine Yönelik Devletler Arası Panel anlamına gelecektir.

4. "Montreal Protokolü" burada 16 Eylül 1987 tarihinde çıkartılan ve daha sonra üzerinde değişiklik ve düzeltmeler yapılmış olan Ozon Tabakası Delici Maddelere Yönelik Montreal Protokolü anlamına gelecektir.

5. "Mevcut/halihazırda bulunan ve Oy Veren Taraflar" burada mevcut ve olumlu veya olumsuz oy veren Taraflar anlamına gelecektir.

6. "Taraf" aksi metinde açıkça belirtilmediği sürece, bu Protokol Tarafları'ndan biri anlamına gelir.

7. "Ek 1'e yer alan Taraf" burada Ek 1 de belirtilmiş Kongrenin bir Tarafı anlamına gelecek olup, keyfiyet Kongrenin Madde 4 Fıkra 2(g) uyarınca bildirilecektir.

MADDE 2

1. Ek 1'de yer alan bütün Taraflar, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek amacıyla Madde 3'e uygun olarak sayısallaştırılmış emisyon sınırlaması ve indirimini yerine getirmek amacıyla:

(a) Aşağıdaki ulusal koşullara uygun olarak politika ve önlemler uygulayacak ve/veya geliştirecektir:

(i) Ulusal Ekonominin ilgili sektörlerindeki enerji etkinliğinin iyileştirilmesi;

(ii) İlgili uluslararası çevre antlaşmaları kapsamındaki taahhütler ile sürdürülebilir orman düzenleme uygulamaları, ağaç dikimi ve ağaç takviyesine/desteğine ilişkin teşvikler dikkate alınarak Montreal Protokolü ile düzenlenen sera gazlarına ilişkin rezervlerin korunması ve iyileştirilmesi;

(iii) İklim değişikliğine ilişkin yaklaşımlar ışığında sürdürülebilir tarımsal yöntemlerin yaygınlaştırılması;

(iv) Yeni ve yenilenebilir enerji çeşitleri, karbondioksit tecrit/ayırma teknolojileri ve gelişmiş ve yenilikçi çevresel bakımdan sağlam teknolojiler üzerinde araştırma yapmak, teşvik etmek, geliştirmek ve kullanımının artmasını sağlamak;

(v) Kongrenin amacına aykırı çalışan ve sera gazı yayan sektörlere yapılan mali teşvikler, vergi ve harç istisnaları ile ekonomik yardımları veya ilgili piyasa aksaklıklarını aşamalı olarak kaldırmak veya tasfiye etmek;

(vi) Montreal Protokolü ile düzenlenmemiş bulunan sera gazının emisyonunu/yayılmasını sınırlandıran veya azaltan politika veya önlemleri teşvik etmeyi amaçlayan ilgili sektörlerdeki uygun reformların teşviki;

(vii) Nakliye sektöründe, Montreal Protokolü tarafından düzenlenmeyen sera gazı emisyonu/yayımının sınırlandırılması ve/veya azaltılmasına ilişkin önlemler;

(viii) Atık idaresi ile birlikte üretim, nakliye ve enerji dağıtımının iyileştirilmesi ve kullanılması yoluyla metan emisyonunun/yayımının sınırlandırılması ve/veya azaltılması;

(b) Kongre'ye ilişkin Madde 4, Fıkra 2(e)(i) uyarınca Madde 1 kapsamında düzenlenen politika ve önlemlere ilişkin bireysel ve müşterek/ortak etkinliğin genişletilmesi için söz konusu Taraflar ile işbirliği yapmak. Bu amaçla, söz konusu Taraflar, yukarıda açıklanan politika ve önlemler ile ilişkili deneyim ve bilgi alış verişinde bulunmak için uyumluluk, şeffaflık ve etkinlik yolları geliştirmek de buna dahil olmak kaydıyla adımlar atacaklardır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı ilk toplantısında/oturumunda veya sonraki ilk uygulanabilir oturumunda tüm gerekli bilgileri dikkate alarak bu iş birliğini kolaylaştırmanın yollarını ele alacaktır.

2. Ek 1'de yer alan Taraflar, Montreal Protokolü Tarafından düzenlenmemiş bulunan ve havacılık ve deniz yakıt tankerlerinden kaynaklanan sera gazlarının emisyonu/yayımını sınırlandırılması veya indirilmesini gözetecekler ve bu amaçla sırasıyla Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ve Uluslararası Denizcilik Örgütü ile beraber çalışılacaktır.

3. Ek 1'de yer alan Taraflar bu Madde kapsamındaki politika ve önlemleri uygulamaya çalışacaklardır. Burada ters etkilerin en aza indirilmesine önem verilecek ve Kongre'ye ilişkin Madde 3 göz önünde bulundurularak iklim değişikliği üzerindeki ters etkiler, Uluslararası ticaret üzerindeki etkiler ve diğer Taraflar üzerindeki sosyal, çevresel ve ekonomik etkiler (özellikle gelişmekte olan ülke Taraflar ve bilhassa Kongre'ye ilişkin Madde 3 Fıkra (8) ve (9) da belirtilenler) buna dahil olacaktır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nda, uygun görüldüğü taktirde, daha ileri bir adım atarak bu Fıkra hükümlerini gerçekleştirilmesi teşvik edilecektir.

4. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı farklı ulusal koşullar ve muhtemel etkileri dikkate alarak yukarıdaki Fıkra (1)(a)bakımından yararlı olduğu kararına vardığı taktirde, söz konusu politika ve önlemlerin koordinasyonu için gerekli yol ve yöntemleri ele alacaktır.

MADDE 3

1. Ek 1'e yer alan Taraflar, bireysel veya müşterek/ortak olarak, Ek A'da sıralanan sera gazlarına ilişkin toplam antropojenik/insan türümsel karbondioksit eş değer emisyonu/yayımı Ek B'de sayısallaştırılan emisyon sınırlaması ve indirimi taahhütleri gereğince belirlenen ve hesaplanan miktarları, bu Madde hükümleri gereğince ve 2008 ila 2012 yılları arasındaki seviyenin 1990 yılı seviyeleri en az %5 altında olacağı perspektifiyle, aşmayacaktır.

2. Ek 1'de yer alan bütün Taraflar 2005 yılına kadar bu protokol kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek konusunda gözle görülür bir ilerleme kaydedecektir.

3. Doğrudan insan kaynaklı toprak kullanımı değişikliği ve orman faaliyetlerden (1990 yılından bu yana ağaçlandırma, ağaç takviyesi ve dikimi ile sınırlı olmak kaydıyla) kaynaklanan ve her bir taahhüt süresi içinde karbon stoklarındaki doğrulanabilir değişiklikler olarak ölçülebilen, sera gazı emisyonlarındaki net değişiklikler Ek 1'de yer alan her bir Tarafa ilişkin bu Madde kapsamındaki taahhütlerini karşılamak için kullanılacaktır. Bu faaliyetlerle ilişkili olarak, sera gazı emisyonları şeffaf ve doğrulanabilir biçimde rapor edilecek ve Madde 7 ve 8 e uygun olarak gözden geçirilecektir.

4. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nın birinci toplantısından/oturumundan önce, Ek 1'de yer alan her bir Taraf, bilimsel ve teknolojik tavsiye amaçlı yardımcı bir organın incelemesine sunulmak üzere 1990 yılındaki karbon stokları seviyesine ilişkin Verileri sağlayacak ve sonraki yıllar içinde karbon stoklarında meydana gelebilecek değişikliklerin tahmin edilmesini sağlayacaktır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, ilk toplantısında veya bundan sonra ne zaman olabilirse, aşağıdaki konularla ilgili usul, kılavuz ve kurallar üzerinde karar alacaklardır : Sera etkisi yaratan gaz emisyonlarında, değişikliklerle ilgili insan kaynaklı ek faaliyetler, sinkler kullanılarak tarımsal topraklarda tasfiye, toprak kullanıma ilişkin değişim ve orman sınıflarının Ek 1'de yer alan Taraflar için belirlenmiş miktarlara eklenmesi ve çıkartılması - ki bu sonuncusu için, belirsizlikler, raporlamada şeffaflık, doğrulanabilirlik, İklimsel Değişiklik konusunda Devletler arası Panele ilişkin metodolojik çalışma,Taraflar Toplantısı'na ilişkin kararlar ve Madde 5'e uygun olarak Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye amaçlı Yardımcı Organ Tarafından sağlanan tavsiyeler. Söz konusu bir karar, ikinci ve daha sonraki taahhüt dönemlerinde uygulanacaktır. Herhangi bir Taraf, birinci taahhüt dönemi için ilave insan kaynaklı faaliyetler konusunda söz konusu kararı uygulama yoluna gidebilir,ancak bu faaliyetler 1990 yılından bu yana gerçekleşmiş olmalıdır.

5. Ek 1'de yer alan ve Taraflar Toplantısı 9/CP.2 kararı uyarınca ikinci toplantısında tespit edilen baz yılı veya dönemine sahip piyasa ekonomisine geçiş sürecinde olan ekonomiler kendi taahhütlerini yerine getirmek için bu Madde kapsamındaki baz yılı veya dönemini kullanacaktır. Kongre'ye ilişkin Madde 12 kapsamında birinci ulusal bildirimini henüz gerçekleştirmemiş olan ve Pazar ekonomisine geçiş süreci içinde olan Ek 1'de yer alan herhangi bir Taraf, bu Madde kapsamında taahhütlerinin yerine getirilmesi amacıyla tarihsel baz yıl veya 1990'dan başka süre kullanmak isteğini de bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısına bildirecektir. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı bu bildirimin kabul edilip edilmeyeceğine karar verecektir.

6. Bu Madde haricinde bu protokol kapsamındaki taahhütlerin yerine getirilmesinde bu Kongre'ye ilişkin Madde 4, Fıkra (6) göz önünde bulundurularak, Ek 1'de yer alan bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından, piyasa ekonomisine geçme süreci içinde olan ekonomilere belirli bir derecede esneklik sağlanacaktır.

7. 2008'den 2012'ye kadar olan birinci sayısallaştırılmış emisyon sınırlaması ve indirimi taahhüdü döneminde, Ek 1'de yer alan ve her bir Taraf için belirlenen miktar 1990 yılı veya baz yıl veya yukarıdaki Fıkra(6) 'ya uygun olarak belirlenen bir dönemde Ek A'da sıralanan sera gazlarına ilişkin toplam antrofogenik/insan türümsel karbondioksit emisyon değerinin 5 ile çarpılması ile elde edilen sonuç için Ek B'de açıklanan yüzdeye eşdeğerdir. Ek 1'de yer alan Taraflar (ki bunlar için toprak kullanımı değişimi ve ormancılığa 1990 yılında sera gazı emisyonun net kaynağını oluşturmaktadır) 1990 yılı emisyonları baz yılı veya süresi/periyodu içine 1990 yılı emisyonlarında baz yılı veya kaynaklarıyla toplam antropogenik/insan türümsel karbondioksit eşdeğeri emisyonları dahil edilecektir), belirlenen miktarların hesaplanması amacıyla toprak kullanımı değişiminden yine 1990 yılında sinkler kullanılarak gerçekleştirilen tasfiyeler bundan indirilecektir.

8. Ek I'de yer alan Taraflar'dan herhangi biri, yukarıda Fıkra (7)'de atıfta bulunulan hesaplama amacıyla 1995 yılını hidroflorokarbon, perflorokarbon ve sülfür hekzaflorit için baz yıl olarak kullanabilir.

9. Ek I'de yer alan Taraflar için sonraki yıllara yönelik taahhütler bu Protokol'e ait Ek B'de düzenlenebilir, şu şartla ki bu düzenleme Madde 21 Fıkra (7) hükümlerine uygun olmalıdır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, yukarıda Fıkra 1'de atıfta bulunulan birinci görev süresinin sonundan önce en az yedi yıl içinde söz konusu taahhütlere ilişkin görüşmelere başlayacaktır.

10. Bir Tarafın Madde 6 veya Madde 17 hükümlerine göre bir diğer Taraftan talep ettiği herhangi bir emisyon indirme birimleri, veya belirlenen miktarın herhangi bir bölümü talep eden Taraf için belirlenen miktara ilave edilecektir .

11. Bir Tarafın Madde 6 veya Madde 17 hükümleri gereğince diğer Tarafa aktardığı herhangi bir emisyon indirme birimleri, veya belirlenen miktarın herhangi bir bölümü, Aktaran Taraf için belirlenen miktardan düşürülecektir.

12. Bir Tarafın Madde 12 hükümlerine göre bir diğer Taraftan talep ettiği tasdikli indirim birimleri talep eden Taraf için belirlenen miktarlara ilave edilecektir.

13. Taahhüt süresi içinde Ek I'de yer alan bir Tarafa ilişkin emisyonların bu Madde kapsamında belirlenen miktardan az olması halinde, o Tarafın talebi üzerine, izleyen taahhüt süreleri içinde, o Taraf için belirlenen miktara ilave edilecektir.

14. Ek I'de yer alan her bir Taraf, yukarıdaki Fıkra 1'de açıklanan taahhütleri, özelikle Kongre'ye ait Madde 4, Fıkra 8 veya 9'da belirlenmiş olanlar olmak üzere, gelişmekte olan ülke Taraflar üzerindeki sosyal,çevresel ve ekonomik ters etkileri asgariye indirecek şekilde uygulamak için elinden ne geliyorsa yapmaya çalışacaktır. Bu Fıkraların uygulanması konusunda, Taraflar Toplantısının ilgili kararlarına uygun olarak, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, ilk toplantısında, bu Fıkralarda atıfta bulunulan Taraflar üzerinde tepki önlemleri ve/veya iklim değişiklerinin ters etkilerini asgariye indirmek için gerekli girişimleri ele alacaktır. Ele alınacak konular arasında fon kurulması, sigorta ve teknoloji transferi olacaktır.

Madde 4

1. Madde 3 kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek için bir anlaşmaya varmış Ek 1'de yer alan Tarafların bu taahhütleri karşıladığı varsayılacaktır, ancak Ek A'da sıralanan sera gazlarının emisyonlarına eşdeğer toplam entegre/bütünleşik antropogenik/insan türümsel karbon dioksit, Ek B'de açıklanan kantitatif emisyon sınırlaması indirim taahhütleri uyarınca ve Madde 3 hükümlerine uygun olarak hesaplanan miktarları aşmayacaktır. Anlaşmanın her bir Tarafına tahsis edilen ilgili emisyon seviyesi o anlaşmada açıklanacaktır.

2. Bu Protokolün şartları, bu anlaşmanın Tarafları tarafından bu anlaşma tarafından onaylanan, kabul edilen veya tasdik edilen araçlara ilişkin belgelerin emanete bırakılma tarihinde Sekreterya'ya bildireceklerdir. Sekreterlik, sırası geldiğinde, Kongre'nin Taraflarına ve imza sahiplerine anlaşmanın koşullarını açıklayacaktır.

3. Böyle herhangi bir anlaşma, Madde 3, Fıkra 7'de belirtilen uyma süresi için geçerliliğini koruyacaktır.

4. Tarafların, bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü çerçevesinde, birlikte ve müşterek hareket etmesi halinde, bu Protokolün düzenlenmesinden sonra örgütün bileşimindeki herhangi bir değişiklik, sadece bu değişikliğin ardından düzenlenen Madde 3 kapsamındaki taahhütlere ilişkin amaçlar için uygulanabilir.

5. Tarafların toplam bütünleşik emisyon indirimlerini yerine getirmemeleri halinde, bu anlaşmanın taraflarından her biri bu anlaşmada açıklanan kendi emisyon oranlarından sorumlu olacaktır.

6. Kendisi de bu protokole Taraf olan bir bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü çerçevesinde, ve bu örgüt ile birlikte, müşterek hareket eden Tarafların böyle hareket etmesi halinde, bölgesel ekonomik bütünleşme örgütüne üye her bir Devlet üye münferiden/tek başına ve Madde 24'e uygun hareket eden bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü ile beraber, toplam bütünleşik/entegre emisyon indirimlerinde başarısız olunması halinde, bu Maddeye uygun olarak belirtilen kendi emisyon/yayım seviyelerinden
dolayı sorumlu olacaktır.


MADDE 5

1. Ek I'de yer alan her bir Tarafın, ilk taahhüt süresinden önceki bir yıldan geç olmamak kaydıyla, Montreal Protokolü tarafından düzenlenmemiş kaynaklara göre antropogenik/insan türümsel emisyonları ile sinkler kullanılarak kaldırılan tüm sera gazlarının, tahmin eden ulusal bir sistem içinde bir yere sahip olacaktır. Aşağıdaki Fıkra 2'de belirtilen metodolojileri oluşturan böyle ulusal sistemler için kılavuzlar üzerinde, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının ilk toplantısında kararlaştırılacaktır.

2. Montreal Protokolü tarafından düzenlenmemiş kaynaklara göre antropogenik/insan türümsel emisyonlar ile sinkler kullanılarak kaldırılan tüm sera gazlarının tahminine ilişkin metodolojiler, İklim Değişimi üzerindeki Hükümetler Arası Panel'de kabul edilecek ve Taraflar Toplantısı' nın ilk toplantısında kararlaştırılacaktır. Böyle metodolojilerin kullanılmadığı yerlerde, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının ilk toplantısında üzerinde anlaşılan metodolojiler uygulanacaktır. Diğerlerinin yanı sıra, İklim Değişimi üzerindeki Hükümetler Arası Panel tarafından yapılan çalışma ve Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Kurumu Tarafından sağlanan tavsiye esas alınarak bu Protokol
Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, Taraflar Toplantısınca alınmış ilgili kararları tamamen göz önünde bulundurarak söz konusu metodolojileri ve düzenlemeleri düzenli olarak gözden geçirecek ve uygun olduğu takdirde değiştirecektir. Metodolojilere veya düzenlemelere ilişkin herhangi bir revizyon sadece bu revizyonun ardından düzenlenen taahhüt süresi göz önünde bulundurularak Madde 3 kapsamındaki taahhütler ile olan uygunluğun temin edilmesi için kullanılabilecektir.

3. Ek A'da listelenmiş kaynaklara göre antropogenik/insan türümsel emisyonları ve sinkler kullanılarak kaldırılan tüm sera gazlarına eşdeğer karbon dioksiti hesaplamak için kullanılan küresel ısınma potansiyelleri, İklim Değişimine Yönelik Hükümetler Arası Panel'in üçüncü oturumunda/toplantısında kabul edildiği şekilde olacaktır. İklim Değişimine Yönelik Hükümetlerarası Panel'e ilişkin çalışma ve Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Kurumu Tarafından sağlanan tavsiye temelinde, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, her bir sera gazının küresel ısınma potansiyelini gözden geçirecek ve gerekli gördüğü takdirde, Taraflar Toplantısı'nın ilgili kararları bütünüyle göz önünde bulundurularak revize edecektir. Küresel ısınma potansiyeline ilişkin herhangi bir revizyon, bu revizyonu müteakip düzenlenen herhangi bir taahhüt dikkate alınarak sadece Madde 3 kapsamında yer alan taahhütlere uygulanacaktır.

MADDE 6

1. Madde 3 kapsamında taahhütlerin yerine getirilmesi amacıyla, Ek 1'de yer alan herhangi bir Taraf, herhangi bir ekonomik sektördeki sera gazlarının sinkler kullanılarak antropogenik olarak kaldırılmasının iyileştirilmesini veya kaynaklarına göre antropogenik emisyonların azaltılmasını amaçlayan projelerden kaynaklanan herhangi bir diğer böyle Tarafın emisyon indirimi birimlerine aktarabilir, şu şartla ki :

(a)Böyle bir proje ilgili Tarafların onayını almalıdır;
(b)Böyle bir proje kaynaklarına göre emisyonda bir azalma veya sinklerkullanılarak kaldırılmasında iyileşme sağlayacaktır, demek oluyor ki bu aksi takdirde olabilecek olana ilave niteliğindedir.
(c) Madde 5 ve 7 kapsamındaki sorumluluklarına uygun hareket etmediğitakdirde herhangi bir emisyon azaltıcı birimler elde edemez; ve
(d) Emisyon indirim birimlerinin temini Madde 3 kapsamındaki toplantıtaahhütlerine ilişkin amaçlar için yapılan yurt içi çalışmalara ilavenitelikte olacaktır.

2. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı ilkoturumunda, veya toplantısından sonra olabilecek en kısa sürede doğrulama ve raporlama için dahil olmak üzere bu Maddenin uygulanmasına yönelik kılavuzları daha fazla incelemeye tabii tutabilir.

3. Ek 1 de yer alan Taraf; üretim, transfer veya edinime yol açan faaliyetlere katılmaları için emisyon indirim birimlerine ilişkin, kendi sorunluluğu altında olmak üzere ve bu Madde kapsamında yasal kurumlara yetki verebilir.

4. Madde 8 de bu Maddeye atıfta bulunularak gerekli şartlara ilişkin Ek 1 de yer alan ve bir Tarafın uygulamasına ait bir sorun meydana gelmesi halinde, emisyon indirim birimlerine ilişkin transfer ve edinimler sorun tespit edildikten sonra sürdürülmeye devam edilebilir. Şu şartla ki söz konusu birimler, uygunluk sorunu çözümleninceye kadar Madde 3 kapsamındaki taahhütlerin yerine getirmek için Taraflardan biri Tarafından kullanılamaz.

MADDE 7

1. Ek 1' de yer alan her bir Taraf, montreal protokolü Tarafından düzenlenmeyen Taraflar Toplantısının ilgili kararına göre gönderilen ve Madde 3 e uygunluğunu temin etmek amacıyla gerekli ek bilgi niteliğindeki ve yukarıdaki Fıkra 4 e uygun olarak tespit edilecek, (kaynaklara göre) antropojenik emisyonlar ile sera gazlarının sinkler kullanılarak kaldırılmasına, yıllık envanterinde, yer verecektir.

2. Ek 1'de yer alan her bir Taraf, ulusal bildirgesinde, konvensiyonun 12.Maddesi kapsamında gönderilen, aşağıdaki Fıkra 4 ile uygunluğunun kararlaştırılacak bu protokol kapsamındaki taahhütleri uygunluğu göstermek için gerekli ek bilgiye yer verecek olup aşağıdaki Madde 4'e uygun olarak kararlaştıracaktır.

3. Ek 1'de yer alan her bir Taraf yukarıdaki Fıkra 1 kapsamında istenen bilgileri yıllık olarak gönderecektir. Şöyle ki bu Protokol o Taraf için yürürlüğe girdikten sonra taahhüt süresinin birince yılında Kongre kapsamında birinci envanter ile beraber başlar. Her bir Taraf bu Protokol yürürlüğe girdikten sonra ve aşağıdaki Fıkra 4'de bahsedilen kılavuz'un düzenlenmesinden sonra Kongre kapsamında 1. ulusal bildirgenin parçası olarak yukarıdaki Fıkra 2 kapsamında gerekli bilgiyi gönderecektir. Bu Madde kapsamında istenen bilgiye ilişkin müteakip gönderme sıklığı bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından tespit edilecek olup Taraflar Toplantısı tarafından kararlaştırılan ulusal bildirgelerin gönderilmesi için zaman çizelgesi dikkate alınır.

4. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı konferans ilk toplantısında ve daha sonra periyodik olmak üzere bu Madde kapsamında istenen bilgilerin hazırlanmasına yönelik kılavuzların hazırlayarak gözden geçirecek olup Taraflar Toplantısı Tarafından düzenlenen Ek 1 de yer alan Tarafların ulusal bildirgelerin hazırlanması için düzenlenmiş kılavuzlar dikkate alınır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı konferans, aynı zamanda, birinci taahhüt süresinden önce tayin edilen miktarların kayda geçirilmesi için gerekli değişiklikler üzerinde karar verecektir.

Madde 8

Ek 1'de yer alan her bir Taraf tarafından Madde 7 kapsamında gönderilen bilgi, Taraflar Toplantısı'nın ilgili kararları uyarınca, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı aşağıdaki Fıkra 4 kapsamında bu amaçla düzenlenen kılavuzlara uygun uzman revizyon ekipleri çalışmaları ile gözden geçirilecektir. Ek 1'de yer alan her bir Tarafça, Madde 7 Fıkra 1'e uygun olarak gönderilen bilgiler, emisyon envanterlerinin ve tayin edilen miktarların yıllık düzenlenme ve hesaplanma işlemlerinin bir parçası olarak gözden geçirilecektir. Buna ek olarak, Ek 1'de yer alan her bir Taraf tarafından Madde 7 Fıkra 2 bildirgelerin revizyonunun bir parçası olarak gözden geçirilecektir.

2. Uzman revizyon ekipleri Sekretarya tarafından koordine edilecek olup Taraflar Toplantısı'nın buradaki amacına uygun sağlanan kılavuza uygun olarak Kongre Tarafları ve, uygun olduğu taktirde, devletler arası organizasyonlar tarafından tayin edilen kişiler arasından seçilen uzmanlardan oluşacaktır.

3. Revizyon süreci bu Protokol'e ilişkin herhangi bir Taraf tarafından gerçekleştirilen uygulamanın bütün yönlerinin baştan sona ve kapsamlı teknik olarak değerlendirilmesini sağlayacaktır. Uzman revizyon ekipleri Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısına bir rapor hazırlayacak olup Tarafların taahhütlerine ilişkin uygulamalar değerlendirilecek, taahhütlerin gerçekleştirilmesi sırasında ortaya çıkan herhangi bir potansiyel sorunu ve etkileyen faktörleri tespit edecektir. Söz konusu raporlar sekreterlik tarafından Kongre'nin tüm Taraflarına sirküle edilecektir. Sekreterya bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından daha fazla incelenmesi için söz konusu raporlarda belirtilen uygulamalara ilişkin sorunları listeleyecektir.

4. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı ilk toplantısında, Taraflar Toplantısının ilgili kararlarını dikkate alarak, uzman revizyon ekipleri Tarafından bu Protokolün uygulanmasının gözden geçirilmesi için ilk oturumunda kılavuzlar hazırlayacak ve daha sonra düzenli olarak gözden geçirecektir.

5. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, uygulama için yardımcı organ ve gerekli olduğu taktirde, bilimsel ve teknolojik tavsiye yardımcı organın yardımı ile aşağıdaki konuları ele alacaktır:

(a) Madde 7 kapsamında Taraflarca gönderilen bilgi ve bu Madde kapsamında geçekleştirilen uzman revizyonlarına ilişkin raporlar;
(b) Sekreterya Tarafından yukarıdaki Fıkra 3 kapsamında listelenen
uygulamaya ilişkin sorunlar ile beraber Taraflarca çıkarılan her türlü sorun.

6. Yukarıdaki Fıkra 5 e atıfta bulunarak bilginin ele alınması uyarınca, Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, bu Protokolun uygulanması için gereken her hangi bir konuda kararlar alacaktır.

Madde 9

1. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı iklim değişimi ve sonuçları üzerindeki elde edilebilecek en iyi bilimsel ve değerlendirmeler ile birlikte teknik, sosyal ve ekonomik bilgiler ışığında bu Protokolu gözden geçirecektir.

2. Birinci revizyon bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısına ait ikinci toplantısında gerçekleşecektir.

Madde 10

Bütün Taraflar ortak fakat farklılaşmış sorumluluklar ve özel ulusal ve bölgesel öncelikleri, amaçları ve koşullarını göz önünde bulundurarak ek 1 de yer almayan Taraflar için yeni taahhütler getirmeden, kongreye ilişkin Madde 4 Fıkra 1 kapsamındaki mevcut taahhütleri yeniden teyit ederek Kongre'ye ilişkin Madde 4 Fıkra 3, 5 ve 7 dikkate alınarak sürdürülebilir kalkınma ve gelişme gerçekleştirilmesi amacı ile bu taahhütlerin uygulanmasını geliştirilmeye devam edecek olup aşağıda belirtilen hususları yerine getirecektir:

(a) Yerel emisyon faktörlerinin kalitesi, Taraf konferansınca üzerinde anlaşılan ve Taraflar Toplantısınca düzenlenen ulusal bildirgenin hazırlanması için gerekli kılavuzlar ile uyumlu karşılaştırmalı metodolojiler kullanılarak Montreal Protokolü Tarafından düzenlenmeyen bütün sera gazının sinkler yoluyla kaldırılması ve kaynaklara göre antropolojik emisyonlara ilişkin ulusal envanterlerin hazırlanması ve periyodik olarak güncellenmesi için her bir Tarafın sosyoekonomik koşullarını yansıtan yerel emisyon faktörleri, faaliyet verileri ve/veya modellerini iyileştirmek için ilgili ve olabildiği ölçüde maliyet etkin ulusal ve gerekli yerde de bölgesel programların formülasyon;

(b) İklim değişikliklerini azaltacak önlemler ile iklim değişimi için uygun adaptasyonları kolaylaştırmak için gerekli olan önlemleri içeren ulusal ve gerekli olduğu yerde bölgesel programların formüle edilmesi, uygulanması, yayınlanması ve düzenli olarak güncelleştirilmesi;

(i)Söz konusu programlar, diğerlerinin yanı sıra enerji, nakliye ve sanayi sektörleri ile beraber tarım, ormancılık ve atık yönetiminde ilgilendirir. Bunun ötesinde, uzamsal planlamanın iyileştirilmesine yönelik adaptasyon teknolojileri ve yöntemleri iklim değişiminin adaptasyonu iyileştirir; ve

(ii) Ek 1 de yer alan Taraflar, bu program kapsamında uygulamaya yönelik bilgiler gönderecek olup buna Madde 7 ye uygun olarak ulusal programlar dahildir; diğer Taraflar kendi ulusal bildirgelerine, uygun olduğu taktirde,söz konusu Tarafın iklim değişikliğini ve bunun yan etkilerini ele alınmasında katkıda bulunduğuna inandığı önlemleri içeren programlar hakkında bilgiler dahil etme yoluna gidecek olup buna sera gazı emisyonlarındaki artışın azaltılması ve sinkler kullanılarak kaldırılması, tesis inşaatı ve adaptasyon önlemlerinin geliştirilmesi dahildir;

(c) Çevresel bakımdan sağlam teknolojilere yönelik geliştirme, uygulama ve yaygınlaştırma için etkili değişikliklerin teşviki, yine bu teknolojilerin teşvik edilmesi, kolaylaştırılması ve finanse edilmesi, uygun olduğu yerlerde iklim değişikliği ile ilgili çevresel bakımdan sağlam teknolojiler,know how, uygulamalar ve işlemlere ilişkin transfer, erişim, özellikle gelişmekte olan ülkeler için olmak üzere, kamu oyuna mal olmuş çevresel bakımdan sağlam teknolojilerin etkin transferi için programlar ve politikaların formülasyonu dahil özel sektör için yetenekli bir çevrenin yaratılması, çevresel bakımdan sağlam teknolojilerin teşvik edilmesi ve geliştirilmesi ve erişilmesinde işbirliği yapmak;

(d) Bilimsel ve teknik araştırmalarda iş birliği yapılması ve Tarafı olanlar, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının herhangi bir toplantısına gözlemci olarak katılabilirler, ancak bu Protokol kapsamında kararlar sadece bu Protokolün Tarafları tarafından alınacaktır. Bu Protokol Tarandojen kapasiteler ile uluslar arası ve devletler arası çabalara katılmaya yönelik kapasiteler, araştırma ve sistematik gözlem konusundaki programlar ve şebekeler ilişkin programların geliştirilmesi ve güçlendirilmesi olup burada Kongrenin 5. Maddesi dikkate alınır;

(e) Eğitim ve yetiştirme Programlarının geliştirme ve uygulanmasına yönelik uluslararası seviyede ve gerektiği hallerde mevcut organlar kullanılarak teşvik ve katılımda bulunmak olup özellikle insan ve kurumsal kapasitesi açısından ulusal kapasitenin oluşturulmasının güçlendirilmesi ve personel mübadelesi yapılarak özellikle gelişmiş ülkelerde bu alanda uzman yetiştirilmesi ve iklim değişikliği konusunda ulusal seviyede kamuoyunun bilinçlenmesi ve kamuoyunun gerekli bilgilere erişebilmesinin sağlanması. Kongre' a ilişkin Madde 6 dikkate alınarak Kongre' un ilgili organları kanalıyla bu faaliyetleri uygulamak için uygun yöntemler geliştirilmelidir;

(f) Taraflar Toplantısının ilgili kararlarına uygun olarak bu Madde uyarınca üstlenilen program ve faaliyetler hakkındaki bilgilerin kendi ulusal bildirgelerine dahil edilmesi; ve

(g) Bu Kongre'ye ilişkin bu Madde, Madde 4, Fıkra 8 kapsamında ki taahhütlerin uygulanmasında tam bir dikkat sarf edilmesi

Madde 11

1. Madde 10 un uygulanmasında Taraflar Kongre un Madde 4 Fıkra 4,5,7,8 ve 9 hükümlerini dikkate alacaklardır.

2. Kongre Madde 4 Fıkra 3 ve Madde 11 hükümlerine uygun olarak Kongre un Madde 4 ve Fıkra 1 in uygulanması kapsamında ve Kongre un mali mekanizmalarının işlemesi için yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşları yoluyla, gelişmiş ülke Taraflar ve Kongre Ek 2 de yer alan gelişmiş Taraflar:

(a) Madde 10 Bent (a) da ele alınan ve Kongre'ye ilişkin Madde 4 Fıkra 1 (a) kapsamındaki mevcut taahhütlerini uygulanmasının geliştirilmesinde,gelişmekte olan ülke Taraflarca bütünüyle üstlenilen üzerinde anlaşılmış tam maliyetlerin karşılamak için yeni ve ilave mali kaynaklar sağlayacak; ve

(b) Aynı zamanda Madde 10 Tarafından ele alınan Kongre'ye ilişkin Madde 4 Fıkra 1 kapsamında mevcut taahhütlerin uygulanmasının geliştirilmesine ilişkin üzerinde anlaşılmış tam maliyetlerin karşılanması için gelişmekte olan ülke Taraflarca ihtiyaç duyulan (ve teknoloji transferi de buna dahildir) mali kaynakları sağlayacak olup o Maddeye uygun olarak Kongre'ye ilişkin Madde 11 de atıfta bulunulan uluslar arası kurum veya kuruluşlar ile gelişmekte olan ülke Taraf arasında mutabakata varılacaktır. Bu mevcut taahhütlerin uygulanması fonların akışındaki doğruluk ve uygunluk ihtiyacı ve gelişmiş ülke Taraflar arasında uygun yük paylaşımının öneminin dikkate alacaktır. Bu Protokol düzenlenmesinden önce üzerinde anlaşılan dahil olmak üzere Taraflar Toplantısının ilgili kararları kapsamında Kongrenin mali mekanizmasının işleyişi görevi verilen kurum veya kuruluşlara yönelik kılavuz bu Fıkra'nın hükümlerini gerekli değişiklikler yapılmış olarak uygulanacaktır.

3. Gelişmiş ülke Taraflar ile Kongre'ye ilişkin Ek 2'de yer alan diğer gelişmiş Taraflar (ile gelişmekte olan ülke Taraflar bundan yararlanacaklardır), öte yandan, karşılıklı, bölgesel ve diğer çok kanallı Taraflar yoluyla Madde 3'ün uygulanması için mali kaynakları sağlayabilirler.

Madde 12

1. Temiz gelişme mekanizması burada açıklanmıştır.

2. Temiz gelişme mekanizmasının amacı, Ek 1'de yer almayan Taraflara sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında ve Kongreye ilişkin nihai amaca katkıda bulunulmalarına, ve Ek 1'de yer alan Taraflara Madde 3 kapsamındaki sayısallaştırılmış emisyon sınırlaması ve indirimi taahhütlerini yerine getirmelerine yardım etmek olacaktır.

3. Temiz gelişme mekanizması kapsamında :

(a) Ek 1'de yer alan Taraflar, belgelendirilmiş emisyon indirimlerinden kaynaklanan proje faaliyetlerinden
(b) Ek 1'de yer almayan Taraflar, Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından tespit edildiği üzere Madde 3 kapsamında sayısallaştırılmış emisyon sınırlaması ve indirimi taahhütlerinin bir kısmına uymaya katkıda bulunan böyle projelerden elde edilen tasdikli emisyon indirimlerini kullanabilir.

4. Temiz gelişme mekanizması, Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı yetki ve kılavuzluğuna tabi olup temiz gelişme mekanizmasının idari kurulu tarafından denetlenir.

5. Her bir proje faaliyetinden kaynaklanan emisyon indirimleri, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından tayin edilecek operasyonel organlarca aşağıda belirtilen esaslarla tasdik edilecektir :

(a) İlgili her bir Tarafça onaylanan gönüllü katılım;
(b) İklim değişimini azaltılmasına ilişkin gerçek, ölçülebilir ve uzun
dönemli kazançlar;
(c) Tasdikli proje faaliyeti olmaksızın gerçekleşen ilave emisyon
indirimleri;

6. Temiz temizleme mekanizması, gerektiğinde, tasdikli proje faaliyetlerine ilişkin fonların düzenlenmesine yardım edecektir.

7. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, ilk toplantısında, proje faaliyetlerinin bağımsız denetim ve doğrulanması yoluyla şeffaflık, etkinlik ve kaydedilebilirlik amaçlarına yönelik değişiklik ve yöntemleri ayrıntılı bir şekilde ele alır.

8. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, tasdikli proje faaliyetlerinden doğan bir payın, idari masraflar ile uyarlama maliyetlerini karşılamak için iklim değişikliklerinden ters yönde etkilenecek gelişmekte olan ülkelere yardımı kapsayacak şekilde kullanılmasını sağlayacaktır.

9. Yukarıda Madde 3(a)'de belirtilen ve tasdikli emisyon indirimlerine ilişkin kazanımlarda bahsedilen faaliyetler dahil olmak üzere temiz gelişme mekanizması kapsamındaki katılım, özel ve/veya kamu kuruluşlarını içine alabilir, ve temiz gelişme mekanizmasının yönetim kurulu tarafından sağlanan kılavuzluğa tabi olacaktır.

10. 2000 yılından birinci taahhüt süresinin başlangıcına kadar geçen süre içinde sağlanan tasdikli emisyon indirimleri, birinci taahhüt süresi içinde uyumun başarılmasında yardım etmek için kullanılabilir.




Madde 13

1. Taraflar Toplantısı, Kongre'nin üst organıdır, bu Protokol Tarafları'nın toplanmasına hizmet edecektir.

2. Bu Protokolün Tarafı olmayıp Kongrenin Tarafı olanlar, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının herhangi bir toplantısına gözlemci olarak katılabilirler, ancak bu Protokol kapsamında kararlar sadece bu Protokolün Tarafları tarafından alınacaktır.

3. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nda, Kongre'de bir Tarafı temsil eden Taraflar Toplantısı Bürosu'na ait herhangi bir üye, aynı zamanda bu Protokol'ün Tarafı olmadığı takdirde, bu Protokol' ün Tarafları arasından seçilecek ilave bir üye ile yer değiştirecektir.

4. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, Protokol uygulanmasını düzenli olarak gözden geçirecek ve kendi yetkisi dahilinde, etkin işleyişini geliştirmek için gerekli kararları alacaktır. Bu Protokol tarafından kendine verilen görevleri yerine getirecektir :

(a) Bu Protokol hükümlerine göre elde edeceği bilgiler temelinde, bu Taraflar Protokol'ünün uygulanmasını, bu Protokol uyarınca alınan önlemlerin topyekün etkilerini, özellikle çevresel, ekonomik ve sosyal etkileri ile kümülatif etkisini ve Kongre'nin amacı yönünde hangi ölçüde ilerleme sağlandığını değerlendirmek;
(b) Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nın yükümlülüklerini periyodik olarak incelemek, Kongre'nin amacı doğrultusunda ve bilimsel ve teknik bilginin evrim ve uygulanması ile kazanılan deneyimler ışığında Kongre'ye ilişkin Madde 4, fıkra 2(d) ve Madde 7 fıkra 2 gereğince istenen revizyonları eksiksiz yerine getirmek, ve böylece bu Protokol' un uygulanması konusunda düzenli olarak raporlar hazırlamak;
(c) Tarafların farklı çevre, sorumluluk ve imkan ve kabiliyetleri ile bu Protokol'ün uygulanması konusundaki taahhütleri dikkate alınarak iklim değişimi ve etkilerini ele alan Taraflarca düzenlenen önlemler konusunda bilgi alış verişini teşvik etmek ve kolaylaştırmak,
(d) İki yada daha fazla Tarafın talebi üzerine, Tarafların farklı çevre,
sorumluluk ve imkan ve kabiliyetleri ile bu Protokol'ün uygulanması konusundaki taahhütleri dikkate alınarak, iklim değişikliği ve etkilerini
ele almak için alınan önlemleri kolaylaştırmak;
(e) Kongre'nin amacı ve bu Protokol'ün hükümlerine uygun olarak Bu
Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından alınan ilgili kararlar bütünüyle dikkate alınarak bu Protokol'un Bu Protokol
Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından üzerinde anlaşılan etkili şekilde uygulanması için karşılaştırılabilir metodolojilerin
geliştirilmesi ve periyodik olarak iyileştirmesinin yapılmasını teşvik etmek ve bu yönde kılavuzluk etmek;
(f) Bu Protokol'ün uygulanması için gerekli konular hakkında
tavsiyelerde bulunmak;
(g) Madde 11, fıkra 2 uygun olarak ilave mali kaynakları harekete geçirme yoluna gitmek;
(h) Bu Protokol'ün uygulanması için gerekli görülen yardımcı organlar
oluşturmak;
(i) yetkili uluslararası kuruluşlar ve hükümetler arası ve sivil organlardan, uygun yerde bilgi, hizmet ve işbirliği aramak ve yararlanmak ve;
(j) Bu Protokol'ün uygulanması için gereken diğer işlevlerin yerine getirilmek ve Taraflar Kongresı tarafından alınan bir karardan kaynaklanan her türlü görevi ele almak.

5. Taraflar Toplantısı'na ilişkin prosedürlere ait kurallar ve bu Kongre tarafından uygulanan mali prosedürler, Taraflar Kongresi'nin ilk toplantısında gerekli değişiklikler yapılmış olarak (mutatis mutandis) uygulanır, şu şartla ki bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından oy birliği ile aksi kararlaştırılmış olması hali bu durumun dışındadır.

6. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'na ait birinci toplantısı, bu Protokol'ün yürürlüğe girdiği tarihten sonra programlanan toplanacaktır. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nın daha sonraki olağan toplantıları her yıl Taraflar Toplantı'sına ilişkin olağan toplantılar ile bağlantılı olarak yapılacak şu şartla ki bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından oy birliği ile aksi kararlaştırılmış olması hali bu durumun dışındadır.

7. Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı'nın olağan üstü toplantıları, Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı tarafından gerekli görüldüğü takdirde veya herhangi bir Tarafın talebi üzerine diğer zamanlarda da yapılabilir, şu şartla ki sekreterlik tarafından Taraflara bu talep altı ay içinde bildirilecektir ve en az Taraflar üçte biri tarafından desteklenecektir.

8. Birleşmiş Milletler ve uzmanlaşmış organları, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile Kongre'de taraf olmayan devlet üyeler, Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantılarında temsilci statüsüyle temsil edilecektir. Bu Protokol tarafından kapsanan konularda yetkili olan ve sekreterliğe Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı 'nda gözlemci olarak temsil edilmek istediğini açıklayan Ulusal veya uluslararası, devletsel veya sivil herhangi bir kurum veya organın bu isteği kabul edilir şu şartla ki mevcut Tarafların üçte biri tarafından bu durum onaylanmalıdır. Gözlemcilerin giriş ve katılımı, yukarıda fıkra 5'de atıfta bulunulan prosedür kurallarına tabidir.

Madde 14

1. Kongre'ye ilişkin Madde 8 tarafından kurulan sekreterlik bu Protokol'ün sekreterliği olarak hizmet görecektir.

2. Sekreterlik işlevleri konusunda Kongre'ye ait Madde 8 fıkra 2 ile sekreterliğin işlevlerine ilişkin yapılan düzenlemeler konusunda Kongre'ye ait Madde 8 fıkra 3 gerekli değişiklikler yapılmış olarak (mutatis mutandis) uygulanacaktır. Sekreterlik, buna ilaveten, bu Protokol tarafından kendisine verilen işlevleri yerine getirecektir.

Madde 15

1. Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Organı ve Kongre'ye ilişkin Madde 9 ve 10 tarafından kurulmuş Uygulamaya yönelik Yardımcı Organ, sırasıyla, bu Protokol'ün Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Organı ve Protokol'ün Uygulanmasına yönelik Yardımcı Organ olarak hizmet görecektir. Kongre kapsamındaki bu iki organın işleyişine ilişkin hükümler gerekli değişiklikler yapılmış olarak (mutatis mutandis) bu Protokol'e uygulanacaktır. Bu Protokol'ün Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Organı ve Protokol'ün Uygulanmasına yönelik Yardımcı Organı'nın toplanma oturumları, sırasıyla, bu Protokol'ün Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Yardımcı Organı ve Protokol'ün Uygulanmasına yönelik Yardımcı Organı toplantılarıyla bağlatılı olarak yapılır.

2. Protokol' taraf olmayan ancak Kongre'ye taraf olan Taraflar yardımcı organların herhangi bir toplantısına gözlemci olarak katılabilirler. Yardımcı organlar bu Protokol'ün yardımcı organları olarak hizmet görmeleri halinde, bu Protokol kapsamında kararlar sadece bu Protokol'e taraf olan Taraflarca alınacaktır.

3. Kongre'ye ait Madde 9 ve 10 tarafından kurulmuş yardımcı organların bu Protokol'e ait meseleler ile ilgili işlevlerini yerine getirmeleri halinde Kongre'nin bir Tarafını temsil eden yardımcı organlara ilişkin Bureaux'un herhangi bir üyesi bu Protokol'ün Tarafları arasından ve yine bu Protokol Tarafları tarafından seçilecek bir ilave üye ile değiştirilecektir.

Madde 16
Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı, olabildiğince yakın bir süre içinde, Protokol'e yapılan başvuruları ele alacak ve Taraflar Toplantısı tarafından alınabilecek ilgili kararlar ışığında, Kongre'ye ait Madde 13'de atıfta bulunulan çok taraflı istişare sürecini, uygun olduğu yerde, değiştirecektir. Bu Protokol'e uygulanabilecek herhangi bir çok taraflı istişare süreci Madde 18'e uygun olarak oluşturulan prosedür ve mekanizmalara tarafsız bir şekilde uygulanacaktır.

Madde 17
Taraflar Toplantısı, ilgili ilkeleri, değişiklikleri, kuralları ve kılavuzları, özellikle emisyon alış verişi için doğrulama, raporlama ve hesaplama açısından tanımlar. Ek B'de yer alan Taraflar Madde 3 kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek amacıyla emisyon alış verişine katılabilirler. Böyle bir alış veriş bu Madde kapsamındaki sayısallaştırılmış emisyon sınırlamaları ve indirimi taahhütlerini karşılamak amacıyla yurt için girişimlere ilave nitelikte olacaktır.

Madde 18
Bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısı birinci toplantısında bu Protokol'e ilişkin hükümlere aykırı hareketleri tespit etmek ve ele almak için uygun ve etkili süreç ve mekanizmaları onaylayacaktır, şöyle ki aykırılığın nedeni, türü, derecesi ve sıklığını dikkate alarak sonuçları gösteren bir liste geliştirilmesi buna dahildir. Bağlayıcı sonuçlar doğuran bu Madde kapsamındaki herhangi bir süreç veya mekanizma bu Protokol değiştirilmesi yoluyla düzenlenecektir.

Madde 19
Uyuşmazlıkların giderilmesine yönelik Kongre'ye ilişkin Madde 14 hükümleri bu Protokol gerekli değişiklikler yapılmış olarak uygulanacaktır.

Madde 20
1. Bütün Taraflar bu Protokol'e ilişkin bir değişiklik teklif edebilirler.

2. Bu Protokol ilişkin değişiklikler, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının olağan toplantısında düzenlenecektir. Bu Protokol ilişkin teklif edilen değişiklik metni, bu değişikliğin
değiştirileceği toplantıdan en az altı ay önceden Sekreterlik marifetiyle Taraflara bildirilecektir. Sekreterlik herhangi bir teklif edilen değişiklik metnini Taraflara ve Kongre'nin imza sahiplerine ve bilgi için de Emanetçi'ye (Depositary) bildirecektir.

3. Bu Protokol için teklif edilen değişiklikler için Taraflar oy birliği ile bir anlaşmaya varmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Oy birliği için tüm yollara başvurulduğu takdirde ve bir uzlaşmaya varılamadığı takdirde, değişiklik son çare olarak toplantıda mevcut ve oy veren Tarafların dörtte üçlük çoğunluğu ile kararlaştırılır. Yapılan değişiklik sekreterlik tarafından Emanetçiye bildirilecek ve kabulü için tüm Taraflara sirküle edilecektir.

4. Bir değişikliğin kabul edilmesi ile ilgili belgeler Emanetçi'ye bırakılacaktır. Yukarıdaki Madde 3'e uygun olarak yapılan bir değişiklik, bu Protokol Tarafları'nın en az dörtte üçü tarafından kabul edildiğine ilişkin bir belge Emanetçi tarafından alındıktan sonraki doksanıncı günde kabul eden Taraflarca yürürlüğe girecektir.

5. Değişiklik, bir başka Taraf için söz konusu değişikliğe ilişkin kabul evrağını Emanetçi'ye bıraktığı tarihten sonraki doksanıncı günde bu Taraf için yürürlüğe girecektir.


Madde 21

1. Bu Protokol ekleri, aksi açıkça belirtilmedikçe, Protokol'ün önemli bir
parçası sayılacak olup bu Protokol'e yapılacak atıflar aynı zamanda eklerine de yapılmış sayılacaktır. Bu Protokol'ün yürürlüğe girmesinden sonra
yapılan herhangi bir ekleme, bilimsel, teknik, usul veya idari nitelikli liste, form veya diğer açıklayıcı belgeler ile sınırlandırılacaktır.

2. Bütün Taraflar bu Protokol'ün Eklerinde bir değişiklik teklif edebilirler.

3. Bu Protokol'ün Eklerinde bir değişiklik, bu Protokol Tarafları'nın bir araya geldiği Taraflar Toplantısının olağan toplantısında düzenlenecektir. Bu Protokol'ün Eklerinde teklif edilen değişiklik veya teklif edilen ek metni, bu değişikliğin yapılacağı toplantıdan en az altı ay önceden Sekreterlik marifetiyle Taraflara bildirilecektir. Sekreterlik herhangi bir teklif edilen değişiklik ek veya teklif edilen ek metnini Taraflara ve Kongre'nin imza sahiplerine ve bilgi için de Emanetçi'ye (Depositary) bildirecektir.

4. Bu Protokol'ün Eklerinde teklif edilen değişiklik veya teklif edilen ek metni için Taraflar oy birliği ile bir anlaşmaya varmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Oy birliği için tüm yollara başvurulduğu takdirde ve bir uzlaşmaya varılamadığı takdirde, değişiklik son çare olarak toplantıda mevcut ve oy veren Tarafların dörtte üçlük çoğunluğu ile kararlaştırılır. Yapılan değişiklik sekreterlik tarafından Emanetçiye bildirilecek ve kabulü için tüm Taraflara sirküle edilecektir.

5. Yukarıdaki Fıkra 3 veya 4 uygun olarak hazırlanan Ek A veya B'nin dışındaki bir Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişikliği, Emanetçi tarafından söz konusu Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişikliğinin Taraflara bildirim tarihinden sonra altıcı ayda bu Protokol tüm Taraflar için yürürlüğe girecektir, şöyle ki Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişikliğin kabul edilmediğini Emanetçi'ye yazılı olarak bildiren tarafından hariçtir. Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişiklik, Emanetçi tarafından geri çekilme bildiriminin alındığı tarihten sonra 90 gün İçindeki kabul etmeme bildirimi yapan Taraflar için yürürlüğe girecektir.

6. Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişiklik Protokol'deki bir değişiklik ile ilgiliyse, Protokol'e ilişkin bu değişiklik yürürlüğe girinceye kadar o Ek'in Ek'i (lahikası) veya Ek'teki değişiklik yürürlüğe girmeyecektir.

7. Bu Protokol'e ilişkin Ek A ve B'e ait değişiklikler Madde 20'de belirtilen usule uygun olarak hazırlanacak ve yürürlüğe girecektir, şöyle ki Ek B'ye ilişkin herhangi bir değişiklik sadece ilgili Tarafın yazılı onayı ile yapılacaktır.

Madde 22

1. Aşağıdaki Fıkra 2'de belirtilenler hariç bütün tarafların tek bir olacaktır.

2. Bölgesel ekonomik bütünleşme örgütleri, yetkili oldukları konularda, bu Protokol Taraf üye Devlet sayısına eşit bir oy sayısı ile oy verme hakkına sahip olacaktır. Böyle bir örgüt, üye Devletlerinden herhangi biri oy hakkını kullandığı takdirde bu oy hakkını kullanmayacaktır veya tam tersi durum da geçerlidir.

Madde 23
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bu Protokol'ün Emanetçisidir.

Madde 24
1. Bu Protokol, Kongre'ye taraf olan Devletler ve bölgesel ekonomik bütünleşme örgütlerinin imzasına açık olacak olup onay, kabul veya tasdiklerine tabi olacaktır. Birleşmiş Milletler, Merkez Binasında 16 Mart 1998 ila 15 Mart 1999 tarihleri arasında imzaya açık olacaktır. Onay, kabul, tasdik ve girişe ilişkin belgeler Emanetçi'ye teslim edilecektir.

2. Herhangi bir üye Devleti Taraf olmaksızın bu Protokol'ün tarafı olan herhangi bir bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü, bu Protokol kapsamında yer alan tüm yükümlülükler ile bağlı olacaktır. Böyle bir örgüt olması halinde, bir veya daha fazla üye devleti bu Protokol'e Taraf ise, örgüt ve üye Devletler bu Protokol kapsamındaki yükümlülüklerinin yerine getirilmesine ilişkin ilgili sorumluluklarını üzerinde karar vereceklerdir. Böyle durumlarda, örgüt ve üye Devletleri eşanlı olarak haklarını kullanma yetkisine sahip olmayacaklardır.

3. Onaylama, kabul, tasdik ve girişe ilişkin belgelerde, bölgesel
ekonomik bütünleşme örgütleri bu Protokol tarafından düzenlenen konulara ilişkin olarak yetki derecelerini açıklayacaklardır. Bu örgütler, yetki derecelerindeki önemli herhangi bir değişiklik hakkında Teminatçı' ya, ve Teminatçı tarafından da yeri geldiğinde Taraflar' a, bilgi sağlayacaktır.

Madde 25

1. Bu Protokol, Kongre'nin 44 Tarafından daha az olmamak kaydıyla, 1990 yılı itibariyle toplam karbon dioksit emisyonunun an az % 55'i için hesap edilen Ek A'da yer alan Tarafların onay, kabul, tasdik ve girişlerini emanete teslim ettikleri tarihten sonraki tarihten sonra doksanıncı günde yürürlüğe girecektir.

2. Bu Madde'nin amacı gereğince, "El I'de yer alan Taraflara ilişkin 1990 yılı toplam karbon dioksit emisyonları" Kongre'ye ilişkin Madde 12'ye uygun olarak gönderilen birinci ulusal bildirgelerde belirtilen Ek 1'de yer alan Taraflarca bu Protokol'ün kabul tarihi sırasında ve öncesinde açıklanan miktar anlamına gelecektir.

3. Bu Protokol'ü onaylayan, rıza gösteren veya tasdik eden veya Fıkra 1'de açıklanan şartlar yerine getirildikten sonra kabul eden her bir Devlet veya bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü için, bu onay, rıza, tasdik ve kabule ilişkin belgelerin teminata bırakıldığı tarihi izleyen doksanıncı günde yürürlüğe girecektir.

4. Bu Madde' nin amacı gereğince, bir bölgesel ekonomik bütünleşme örgütü tarafından teminata bırakılan herhangi bir belge örgütün Devlet üyeleri tarafından teminata bırakılanlara ilave olarak sayılmayacaktır.

Madde 26

1. Bu Protokol hiçbir rezervasyon yapılmayacaktır.

Madde 27

1. Bir Taraf için bu Protokol'ün yürürlüğe girdiği tarihten başlamak üzere üç yıl sonra herhangi bir zamanda, o Taraf bu Protokol'den Teminatçı' ya yazılı bildirimde bulunarak geri çekilebilecektir.

2. Söz konusu çekilme Teminatçı tarafından geri çekilmeye ilişkin bildirimin alındığı tarihten veya geri çekilme bildirimde açıklanan daha sonraki bir tarihten sonra bir yılın sona ermesi ile yürürlüğe girecektir.

Madde 28

Bu Protokol orijinali ki Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca aynı derecede geçerlidir Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği' nde teminata teslim edilecektir.
Bin dokuz yüz doksan yedi yılı Aralık ayının on birinci gününde Kyoto'da düzenlenmiştir.

İŞ BU DURUMU ONAYLAMA ÜZERE, imza sahipleri belirtilen tarihte bu Protokol' ün altına geçerli imzalarını koymuşlardır



Ek A

Sera Gazları
Karbon dioksit (CO2)
Metan (CH4)
Nitro Oksit (N2O)
Hidroflorokarbon (HFCs)
Perflorokarbon (PFCs)
Sülfür hekzaflorid (SF6)

Sektörler/Kaynak Kategorileri
Enerji
Yakıt yanması
Enerji Endüstrisi

İmalat sanayileri ve inşaat
Nakliye
Diğer sektörler
Diğerleri
Yakıtlardan kaçak emisyonlar
Katı yakıtlar
Petrol ve doğal gaz
Diğerler
Sanayi süreçleri
Mineral ürünler
Kimya sanayi
Metal üretimi
Diğer üretimler
Halokarbon ve sülfür hekzaflorid üretimi
Halokarbon ve sülfür hekzaflorid tüketimi
Diğerleri
Çözücü ve diğer ürünlerin kullanımı
Tarım
Bağırsak fermantasyonu
Gübre idaresi
Pirinç tarımı
Tarımsal topraklar
Savanaların planlı olarak yakılmaları
Tarımsal artıkların yakılmaları
Diğerleri
Atık
Toprağa katı atık boşaltımı
Atık su işleme
Atık yakılması
Diğerleri

Ek B

Sayısallaştırılmış sınırlama veya indirim taahhütü veren Taraflar (baz yılın veya dönemin yüzdesi)

Avustralya 108
Avusturya 92
Belçika 92
Bulgaristan* 92
Kanada 94
Hırvatistan* 95
Çek Cumhuriyeti* 92
Danimarka 92
Estonya* 92
Avrupa Topluluğu 92
Finlanda