Sitemize destek vermek için aşağıdaki kodları sitenizin ana sayfasında uygun bir yere yapıştırabilirsiniz.

30 Ekim 2007 Salı

Küresel ısınmaya askeri hazırlık

Genelkurmay Stratejik Araştırmalar ve Etüdler Merkezi'nde hazırlanan bir raporda Türkiye'nin yaşam alanlarını ve vatandaşlarını korumak için savaşmaya mecbur kalabileceği belirtilerek, ''Türk Silahlı Kuvvetleri'nin iç ve dış güvenlik ile afet, göç harekatına karşı yeteneklerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalara hız verilmesi gerektiği mütalaa edilmektedir'' denildi.

Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Stratejik Araştırmalar ve Etüdler Merkezi (SAREM) Başkanlığı Ortadoğu Uzmanı Tank Yarbay Süleyman Özmen, küresel ısınmanın ülke güvenliğine etkilerine ilişkin yazısında, ''ulusal güvenlik stratejisinin'' küresel iklim değişikliğinden kaynaklanan tehditlere karşı önleyici tedbirleri alacak şekilde yeniden gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi gerektiğini belirtti.

Yarbay Özmen, Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde yayınlanan ''Küresel Isınmanın Türkiye'nin Güvenlik Politikalarına Etkileri'' başlıklı yazısında, Türkiye'nin, farklı bölgelerinde farklı iklim türleri görülen karmaşık iklim yapısı içerisinde, küresel ısınmaya bağlı olarak görülebilecek iklim değişikliklerinden en çok etkilenecek ülkelerden biri olduğunu belirtti.

İklim değişikliğinin getireceği sıcaklık değerlerindeki artışın en çok İç Anadolu, Ege, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz gibi kurak ve yarı kurak bölgeler ile yeterli suya sahip olmayan yarı nemli bölgeleri etkilemesinin beklendiğine dikkati çeken Yarbay Özmen, yağış miktarındaki genel düşüşün tarımsal üretimi olumsuz etkilediğini vurguladı. Kuraklığa neden olan sıcaklık artışı ve yağış miktarındaki azalmalar devam ettiği takdirde, yer altı ve yer üstü su rezervlerinin azalacağını ifade eden Özmen, gelecek yıllarda kentlerdeki su kaynaklarının durumu, içme suyu ve tarımsal üretim bakımından ciddi sıkıntılarla karşılaşılabilineceğini belirtti.

Tarımsal alanların korunmasının bir çok ülkede ''ulusal güvenlik kaygılarından birisi'' olarak kabul edildiğine işaret eden Yarbay Özmen, şunları kaydetti:

''Küresel ısınma ile birlikte yaşanacak olan kuraklık neticesinde, ülkemizin özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanabilecek olan çölleşme bu bölgelerdeki yaşam alanları ile tarım alanlarının yok olmasına neden olacak ve bu durum da Türkiye'nin tarımsal üretimini olumsuz etkileyecektir. Tarımsal üretimin olumsuz etkilenmesi ise ülkemizin gıda arz güvenliğini tehdit ederek, tarım sektöründe dışa bağımlılığımızı artıracaktır.''

Yarbay Özmen, gerek Türkiye'de gerekse komşu ülkelerde yaşanacak kuraklık ve çölleşmenin, küresel ısınmadan daha az etkilenecek bölgelere doğru yoğun bir göç hareketine dene olabileceğine dikkati çekerek, bu durumun Türkiye'nin ulusal güvenliği bakımından tehlikeler doğurabileceğini bildirdi.


DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU'NUN STRATEJİK ÖNEMİ ARTACAK
Yarbay Özmen, Türkiye'nin sınır aşan sular konusunda diğer ülkelerle olan sorunlarını halen tam anlamıyla çözüme ulaştıramadığını belirterek, ileride doğacak bu sulardan yüksek oranda yararlanma ihtiyacının diğer ülkelere verilen taahhütlerin yerine getirilmesinde zorluklara neden olabileceğini vurguladı. ''Fırat ve Dicle nehirlerinin zengin su potansiyelleriyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin stratejik önemini artıracağına'' işaret eden Yarbay Özmen, ''Bu iki nedenden dolayı bu bölgelerimize yönelik dış tehditlerin oluşması gündeme gelebilecektir'' dedi.

Yağışların azalmasının enerji ihtiyacının yoğun olarak karşılandığı hidroelektrik potansiyeli de olumsuz etkileyeceğini ifade eden Özmen, bunun yaşamsal ihtiyaçların yanı sıra endüstriyel üretimde de kesintilere yol açacağını, ülkenin ekonomik gelişme ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine zarar vereceğini kaydetti. Yarbay Özmen, enerji üretiminde yaşanacak sıkıntının, ülkenin dışa bağımlılık oranını daha da artıracağını, ülkenin dış politikasının stratejik dengelerini ve ulusal güvenliğini tehdit edecek neticeler yaratabileceğini belirtti. Yarbay Özmen, şöyle devam etti:

''Türkiye'nin bir bölümünde ya da genelinde ortaya çıkabilecek çevresel bir felaket, Türkiye'nin hayat standartlarının düşmesine, ölüm oranlarının artmasına, kitlesel sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına, gıda sıkıntısının baş göstermesine ve iktisadi çöküntüye yol açmak suretiyle var olan bölgesel farklılıkları siyasi, kültürel ve iktisadi açıdan derinleştirerek Türkiye genelinde genel istikrarsızlığı, huzursuzluğu ve iç tehdidi artırabilecektir.

2025 yılında, dünya üzerinde yaklaşık 5 milyar insanın temiz su sıkıntısı çekeceği ve Türkiye'nin bölgenin en zengin temiz su kaynaklarına sahip olduğu göz ününe alınırsa, özellikle büyük su sıkıntısı çeken İsrail, Irak ve Suriye gibi ülkeler Türkiye için tehdit oluşturabileceklerdir. Dünyadaki hegemon güçlerin Orta Doğu bölgesinde etkin olma gayretleri de göz önüne alınacak olursa, bu ülkeler tarafından 'su konusunda' Türkiye'ye karşı bir tehdit ve baskı unsuru oluşturabilecekleri düşünülmektedir.''


YABANCILARIN TOPRAK ALIMI SİSTEMATİK Mİ?
Ortadoğu Uzmanı Yarbay Özmen, son zamanlarda güney sahillerinde özellikle Avrupa vatandaşlarınca yapılan mülk ve toprak alımlarının 'küresel iklim değişikliği' bağlamında sistematik bir faaliyet kapsamında yapılıyor olabileceğinin de incelenmesi gerektiğini belirterek, GAP projesinin ortaya çıkardığı verimli topraklarda İsrail ve Arap uyrukluların arazi aldıkları iddialarının da Türk kamuoyunda ileride çıkabilecek bir felaketin ardından ülke kaynaklarının başka ülkelere aktarılması anlamında endişelere neden olduğunu kaydetti.

Yarbay Özmen, küresel iklim değişikliği karşısında uluslararası alanda yeni ittifakların doğabileceğini ve yaptırımların gelişebileceğini ifade ederek, bu kapsamda Türkiye'nin de ulusal menfaatlerine ve beka tedbirlerine uygun ittifak arayışlarına yönelmesi gereğine işaret etti.

Özmen, küresel iklim değişikliği karşısında tüm ülkelerin birlikte hareket ederek tedbir almasının önemini vurguladı. Yazısında, Türkiye tarafından küresel ısınmayla mücadele bağlamında alınması gereken tedbirlere de değinen Yarbay Özmen, kamuoyuna bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması gerektiğini belirtti.


SINIR AŞAN SULAR KOMİTESİ KURULMALI
Çevre ve Orman Bakanlığı'na bağlı kurulun dışında bürokrat, bilim insanı ve uzmanlardan oluşan bağımsız bir ''İklim Değişikliği Takip ve Koordinasyon Komitesi'' kurulması gerektiğini ifade eden Yarbay Özmen, su kaynaklarının daha verimli kullanılması amacıyla ''Sınır Aşan Sular Komitesi'' kurulmasını ve bu komitenin konuyla ilgili bir eylem planı hazırlamasını önerdi. Yarbay Özmen, tarım ve kent yaşamında su tasarrufunu teşvik edici yöntemler için gerekli çalışmaların başlatılması gerektiğini kaydederek, uluslararası toplum ile müşterek hareket edilerek, bu konudaki çalışmalara destek verilmesi ve katılınması gerektiğini söyledi.

Sınır aşan sular konusunda ilgili ülkelerle ileride yaşanabilecek ihtilaflar göz önünde bulundurularak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki hidroelektrik ve sulama yatırımlarının en kısa zamanda tamamlanmasının önemine dikkati çeken Yarbay Özmen, kuraklık ve yangına dayanıklı orman alanlarının artırılması, gelecekte artması beklenen doğal afetlerle mücadele için gerekli acil müdahale planlarının yapılması ve alternatif enerji kaynaklarının kullanımına dönük çalışmaların yoğunlaştırılması gerektiğini anlattı.


YAŞAM ALANLARI VE VATANDAŞLARIN KORUNMASI
Yarbay Özmen, Türkiye'nin yaşam alanlarını ve vatandaşlarını korumak için savaşmaya mecbur kalabileceğini belirterek, ''Ulusal güvenlik stratejimizin küresel iklim değişikliğinden kaynaklanan tehdit/risklere karşı önleyici tedbirleri alacak şekilde yeniden gözden geçirilmesi veya değiştirilmesi, bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin iç ve dış güvenlik ile afet, göç harekatına karşı yeteneklerinin geliştirilmesi ve caydırıcılığının artırılmasına yönelik çalışmalara hız verilmesi gerektiği mütalaa edilmektedir'' dedi.

Kaynak : Star